Malum instagram bir rüyalar alemi, keyifli bir oyuncak, ürününe talep bulmak isteyenler için arz yapmak adına elverişli bir ortam... (ürün dediğim pazarlama kapsamına girebilecek her şey; mesela fikirler, mesela somut üretimler, elden ve zihinden çıkmış tasarımlar, yapımlar, yaratımlar.....) Aynı zamanda kişisel duyguların, egoların kendine tatmin ortamı bulabildiği hazza ve mutluluğa olanak sağlayan bir araç da instagram. Yalnızlık çekenler için kapısını istediği vakit tıklatıp iki lakırdı yapabileceği, fikrine fikir hissiyatına hissiyat arayanların hiç yalnız kalmayacağı, etkileşimli ve etkili bir iletişim aracı da aynı zamanda. O sebeple instagramın tahtının kolay kolay sarsılacağını pek sanmıyorum. Tabii ki hiç bir şey gibi o da ilelebet kalıcı değil ama en azından bu fonksiyonlarını sağlayabilecek, daha da başka avantajları olan başka bir oyuncak yerine gelmediği sürece varlığını koruyacağını düşünüyorum. Ancak benim kendisiyle yakınlığım hep sınırlı oldu. Çünkü verdiği şeyler bana yetmiyor. Çünkü benim aradığım güzel sözler, övülmeler, parlatılmalar, şişirilmeler değil yalnız ve yalnız bilgi. O bilgiyi de verenin verdiği kadarla kaldığı bu büyülü oyuncakta değil ancak ve ancak internetin kendi deposunda bulabiliyorum. Çünkü önüme konulan kırıntı ve hap bilgilerle yetinemiyorum. Dahasını ve dahasını bulmalı, muhakeme-muhasebe-mukayese yetilerimle yoğurmalı, süzgecimden geçirmeli öyle kaydetmeliyim zihnime. Böyle olunca da not dahi sayılamayacak değiniler asla kafi gelmiyor. İnstagramda öğrettiğini, birilerinde farkındalık yarattığını, ufuk açtığını sananlar gibi öğrendiğini, farkındalığa kavuştuğunu ve ufkunun açıldığını sananlar da bunu yapıyor. Yani ne öğreten öğrettiği şeyin özüne iniyor, ne de öğrenen aldığını sandığı şeyin esasını alıyor. Hap gibi bilgiler, haklarında koskoca alimlerin, bilim insanlarının, kapkalın ansiklopedilerin yazmakla bitiremediği şeyi anlatmaya ve öğretmeye yetmiyor. İnstagram bu yönde belki bir uyaran, kulağa fısıldayan olabilir ama asla ve asla gerçek bilgiye ulaşılacak, derine inilecek bir yer değil, o amacı karşılayamıyor O sebeple instagramın bilgi kaynağı olduğunu söyleyenler aslında kendilerini kandırmaktalar. Çünkü gerçek bilgi kitaplarda, internetteki doğru kaynaklarda ve en önemlisi de hazıra konmakta değil, kendi sorularınla yaptığın ve yapacağın araştırmalarda.
Bu blogumu yeniden hayata geçirdiğim günlerden beri bir dolu bir dolu blog ve site keşfetmekteyim. Neler öğreniyorum neler...Biz Türkler bloglarımızdan çok kolay koptuk ama yabancıların çoğu hala aynı ısrarla ve aynı inançla bloglarına yazmayı sürdürmekteler. Onların da hobi bloglarının çoğu kapanmış ama fikir ve yaşam bazlı eğitici-öğretici blogları hala eğitmeye-öğretmeye-anlatmaya-ufuk açmaya devam etmekteler. Bu kapsamdaki blogları okuyunca kendine bir şeyler katmadan çıkamıyorsun. Ama instagramda bunu yapabileceğin profil yok denecek kadar az. Çoğunluk ulaşamadığı hayatlara bakıp bakıp iç geçirmenin sarhoşluğuyla binlerce sayfayı takip etmekte. Aynı kişinin sürekli aynı şeyleri evirip çevirip söylemesinden rahatsız olan kimseler pek yok. Hoşuna gidince yetiyor. Çünkü aradığı şey henüz bilgi safhasına gelmemiş. Haz, tatmin gibi eksiklerini tamamlamakla meşgul. Oysa çağımız bilgi çağı. Sinsi de bir çağ... Gerçek bilgiden rahatsız olanlar onu kamufle edecek dezenformasyon yollarını iyi kullanıyor. Bu yüzden gerçek bilgiye ulaşmak da zor. Dolayısıyla bizlere bilgiyi arama konusunda daha çok görev düşüyor.
İçinde bulunduğum izole günleri bu sebeple ayrıcalıklı buluyor, en çok da öğrenerek geçirmek istiyorum. Blog aleminde yeni ve yararlı keşifler yaptıkça kendi bloglarıma da sık sık gelip yazayım istiyorum. Bu post da hesapsız birden bire doğdu az önce. Ve fakat belli bir formatı olduğu için o formata da sadık kalmalıyım. İnstagramımda paylaştığım örgü fotoğrafları yerini alsın o halde.... sonra zaten bu yazı da bir şekilde akıp diğerleri gibi yolunu bulacaktır.
Günlerce yağmur yağdı. İki gündür arada güneşi görmekteyiz. Ancak pencereleri açıp evi havalandırdığımda, gün ortasında kalorifer de yanmadığından ciddi ciddi üşüyoruz evde. Bu şartlarda hasta olmaktan da korktuğum için battaniyem, panduflarım, bazen şalım, bazen yeleğim hep benimle... İlkbaharda değilmiş de sonbahardaymışım gibi hissediyorum. :)
Geçen yıl bu zamanlar gibi terası yaza hazırlamaya başlamıştık bile. Öte yandan kurallara uyup terasla yetinmekten ibaret bu mütevazı isteği istememin de hoş olmadığını hissediyorum. Zira Gelibolu halkı tıpkı İtalyanlar, Yunanlar gibi dışarıda olmayı seviyor. O yüzden kurallara uymayan insan sayısı çok fazla. Büyük şehirlerden yazlıkçılar da çıktı çıktı geldi. Havalar ısınırsa susitimal edenler çok olacaktır. Düşünmek dahi istemiyorum.
Şimdilik kocacıkla birlikte -edi ile büdü- evimizde yaşayıp gidiyoruz.
Yazmayı burada bıraktım ve daha da cıvıl cıvıl bir post olsun diye bakın ne hazırladım. Şipşak kolay mı kolay bir elmalı kurabiye tarifi.
İzole günlerle birlikte üç günde bir böyle tatlı bir şeyler yapıyorum. Yiyoruz da... Ama ikimiz de kilo vermişiz. Ekmeği azalttık. Kahvaltıda yalnızca iki dilim yiyoruz. Öğün sayımız iki. Öğünlerimizde kuvvetli yesek de asla karbonhidratlı ve yağlı yemekleri abartmıyoruz. hareketsiz kalmayalım diye hareket de yapıyoruz. Ben ayrıca -2 ya da 3 günde bir- ev içinde en az yirmi dakika tempolu yürüyüş yapıyorum. Sanırım bunlar etken oldu kilo vermemizde.
Elmalı kurabiye diyordum di mi?.. :)
Ben kurabiye hamurunu yoğurmaya başladığımda tereyağım iyice erimemişti. hamur pürüzsüz bir hamur oldu ama pişirince anladım ki bu beni yanıltmış. Çünkü tam erimeyen yağ minicik pütürcükler halinde hamur içinde kalınca pişen kurabiyelerin görüntüsü gözenekli gözenekli oldu. Tadı nefisti ama...
Evde pudra şekeri kalmamıştı. Toz şekeri rondodan geçirip un haline getirebilirdim. İç harcında ve hamurunda yeterince şeker olduğu için daha fazla şeker eklemek istemedim.
İnternette çok hoş ücretsiz grafikler, vektörler, klip artlar var... Postlarımı bundan böyle onlarla da süslemek niyetim... Kulağa küpelik sözler de göz önümde bulunsun. Blogların bir iyi tarafı da paylaştığın şeye kategorilerin ve etiketlerin yardımıyla çok kolay ulaşmak... Oysa instagram tam bir paylaşım yutucu... Hele de binleri bulmuşsa paylaşımın, hangisinin altında ne yazıyor ara ki bulasın!
Bu post hesapsız ve spontane olurken çiçek böceğe evrilmişken sukulentlerimi de paylaşayım. Tüm bu gördüklerinizin hepsi yalnızca iki tanecik yapraktan türedi.
Kopan yaprakları atmayın. Dik vaziyette toprağa saplayarak değil, sırt üstü öylece toprağın üzerine bırakın. Toprak kuruyunca su verin. Saksınızı sabah güneşi alan, aydınlık bir yere bırakın. Sizin de böyle bir sürü bir sürü sukulentiniz olsun.
Ben sularken ya da toz alma sırasında saksılarını azcık kımıldatayım derken çok fazla kırıyorum. Kırıldıkça da çoğaldılar, yani bir etken de benim. :)
Bir de kış içinde yolda bulduğum kırık bir dal sarmaşığım var. Suyun içinde iyice damarlandı, saçaklandı. Rüzgarlar kesilsin, onu da terasta büyük bir saksının içine dikmeyi planlıyorum.
Hadi bu post burada bitsin artık. Gidip ben de akşamın yemeğini yapayım.
Dışarılara çıkmayın. Kendinize iyi bakın. Sağlıcakla kalın!
.
.
.
.
Not: Bu posttaki zigzag battaniyem annemariasblog daki link stuff etkinliğinde paylaşıldı.
yazın, bana geçen günlerde medyaya düşen çocuğu hatırlattı. o yavrucakta yanlış yönlendirildiği için daha olgun yaşta muhatap olması gereken yazar ve fikirlerle erken yaşta karşılaşınca bir özümseme problemi yaşamıştı. eskiler ilminle amel et dermiş. yani halin tavrın bilgine denk olsun. bilgini yaşayışına yansıt. fark yaratsın sende. bu ara malesef okumalarımzda, bilgilerimizde bize değmeden yanımızda akıp gidiyor sanki. bütün olamıyoruz. tabi bu işte sosyal medyanın anlık ve hızlı değişen çoğu kere yönlendirildiğini düşündüğüm gündemi etkili. fakat bizde teşneymişiz demek ki. uzun süre kumanda elimizde olduğu halde, tv nasıl bizi yönlendirdiyse, şimdi o işi sosyal medya yapıyor. bahsini ettiğin sorgulanan, özümsenen bilgiye sahip olmak için ya ekranlardan uzak durmalı ya da kontrolü hiç kaybetmemeli. zor mu zor ama imkansız değil. kalbi temiz. gerçekten iyi niyetli ama bu kirli ortamın zihnini tarumar ettiği o kadar çok insan tanıyorum ki. Allah bize acısın.
YanıtlaSilbende yazı sıcak havaları özledim yalan yok. ama bu illet varken gelmese iyi eder. insanları evde tutmak zorlaşıyor. tekrar edeceğim. Allah bize acısım. kurtarsın bu illetten hem dünyayı hem bizi. aminnn
Önce bizi belli kategorilere ayırıp sınıflandırdılar, sonra da yönlendirmek istedikleri her kitleye uygun sözümona bilgiye dayalı fikirler sundular.Bu fikirler içine serpiştirilmiş her bir bilgi ya dezenformasyona uğramış ya da uydurulmuş şeyler olsa da "bilgi" deyip almakta sakınca görmedi insanlar. Çünkü günümüz insanı hazırcı, araştırmayı sevmez, öğrencilerimizden pay biçelim; bir performans ya da proje ödevi verdiğimizde araştırıp kendi çabalarıyla yapmaktansa google amcalarının önlerine koyduğu ilk ilgili şeyi copy-paste yapıp çıktısını alır, karşımıza gelirler. Çoğu insan böyledir. Hele de bilgi olarak sunulan şey hoşuna giden, hazzını artıran şeylerse içine çekip özümsemesi hiç de zor olmaz. Ve en çok da onlardır ilmiyle amel etmeye çalışanlar. O sebeple kaçınırım, amelimin bir dikteye, bir zorlamaya sebep olabileceğinden... Eskiler de mutlaka bunu kastetmemişlerdir. Ama günümüzde ilimle amel; dayatmayla, zorlamayla eşdeğer. Amel yaşam tarzından çok dilde ve o dil çok yakıcı, çok kırıcı. Allah sonumuzu hayır etsin. Şu virüs dahi yapmıyor, dilinde acı-kin ve nefret olanların yaptığını. Virüsten kaçıp evlerimizde saklanabiliyoruz ama fırsat bu fırsat diyen fitne fücurlardan, fesatlardan uzak kalamıyoruz. Bize ulaşabilecekleri her yolu açarak ve o yolda süratle koşarak gelip buluyorlar bizleri. Gerçek bilgiyi bulabilmek bu yüzden çok değerli. Bulmak en güzeli ama arama yolunda olmak bile şu an için en az bulmak kadar değerli. O haplarla, kırıntılarla idare etmiyorsun o vakit. Soruyor, sorguluyor, irdeliyor, arama yoluna düşüyorsun. Bu bile büyük kazanç. Her daim arayanlardan ve bulabilenlerden olalım inşallah. Zihnini kirlenmeye, bulanmaya bırakmış herkesi de Allah ıslah eylesin, arayanlardan, arayıp bulanlardan etsin. Belki de günümüz insanı için yapılabilecek en güzel dua bu.
Silellerinize sağlık :)
YanıtlaSilRuşencim evin masal gibi, sıcacık ne tarafa baksan bir hoşluk güzellik, bayılıyorum özenine, ripple ın renkleri harika, suculentlerine de bayıldım, elmalı zaten aklımdaydı şimdi burada görünce iyice pekişti yapmam lazım :) tarif de vermişsin ki çok iyi oldu. Bloğumu bırakmayı zaman zaman bende düşünmüştüm sadece insta da hap gibi tek kare öyle satırlarca yazmadan paylaşımla devam etmeyi. Olmadı, iyi ki olmamış, çünkü yapamazmışım, yazmayı seviyorum sayfalarca resim eklemeyi gördüğüm güzellikleri kendi gözümden aktarmayıs eviyorum, ha insta da var ama ikinci planda, sende iyi ki burayı aktif etmişsin, paylaşımların şahane ve keyifle takipteyim Ruşencim sevgilerimle.. :)
YanıtlaSilDile kolay tam 10 yılı geçti hem blogdaşlığımız hem de blog yazışımız... her postunu severek okudum, okuyorum... iyi ki bırakmamışsın, iyi ki bırakmadık...İyi ki hala birlikteyiz Deryacım... Nice nice on yıllar daha yazar, okur, birbirimize iyi geliriz dilerim... benden de çok çok sevgiler.
Silİnstagram resim paylaşım ortamıyken şimdilerde çok farklılaştı. Zaten aradığınız bir şeyi ,bildiğiniz bir hesaptan bile kolay bulamıyorsunuz. Bloglarla kıyaslanamaz bile. İnstagram, Facebook'un tahtını bozdu, instagramınkini de bir başka uygulama bozacaktır.
YanıtlaSilFotograflar içaçıcı.
Bizde eşimle edi büdü oturuyoruz, evlatlar da geldi,şenlendik. Ama gençler ne zaman isyan edecekler, diye korkuyorum.Bakalım ne zaman bitecek bu salgın:(
Bloggerların büyük çoğunluğu instagrama geçince bloglarını boşlayıp kapatınca aslında blogların da tahtını sarsmış oldu instagram. O gelmeden önce aktif ne güzel bloglar vardı, bazenn okumaya zaman dahi bulamazdım... aklım kalırdı. :)
SilGözünüz aydın, en azından gözünüzün önündeler... hem nerede olurlarsa olsunlar izole yaşam yine bulacaktı onları... isyanları yumuşacık, tatlışcık anlardan ibaret olur dilerim.
Ah evet bakalım ne zaman bitecek. :(
Selamlar sizleri takipteyim sizde son yazıma yorum yapıp takip ederseniz çok ama çok mutlu olurum :)
YanıtlaSiltabii ki... :)
YanıtlaSilfotoğraflar içimi açtı
YanıtlaSilbecerikli hanımın hali başka tabi
o elmalı kurabiyenin mis kokusu geldi bana
sevgiler
ayy teşekkür ederim... şu corona günlerinde becerikli olmaktan başka çaremiz de yok sanki. :)
Silelmalı kurabiye tarifi ne hoş olmuş, ingiliz kırsalı panoları gibi, elmelı kurabiye fotolarına kadar her şey iyiydi, ondean sonrasını hatırlamıyom, ne güzel onlar öyle :) yine ferah ferah fotolar. edi büdü teras keyfi yapın yaa ne güzeeel :)
YanıtlaSilhavalar elverirse yapıcaz... :) çok teşekkürler şeker deep..
YanıtlaSilNe kadar tatlı bir blogunuz var.
YanıtlaSilResimlerde gerçekten çok iç açıcı.=)
teşekkürler...sevgiler. :)
SilAskerliğimi Gelibolu'da yapmıştım :) Ufak bir merkezi vardı. Bir yürüyüşte biten.
YanıtlaSilHalen öyle maalesef... :(
Silİnstagramı "Çoğunluk ulaşamadığı hayatlara bakıp bakıp iç geçirmenin sarhoşluğuyla binlerce sayfayı takip etmekte." sözünüz ile tarif etmenizi mi?, elmalı kurabiye tarifinizi mi?, kelimelerle böylesine kolay oynamanızı mı? beğeneyim:)
YanıtlaSilYok yok son karar olarak
yıllardır değişmeyen o sıcacık fotoğraflarınız diyerek bu yorumumu da bitireyim.
Sevgiyle, sağlıkla...
Ben de hepsine toptan teşekkürü bir borç bilirim o halde... :)
SilHer şey blogun "yaz" butonuna basınca oluyor. :)
Teşekkürler... Sevgiler...
ben 2008'den beridir yazanları biliyorum.
YanıtlaSilbattaniye güzelmiş https://annemarieshaakblog.blogspot.com/ bu sitede gördüm battaniyeni. elmalı kurabiyede güzel ah şu kilolar olmasa:)
YanıtlaSilBenim gözümden kaçmış Özlemcim, teşekkürler haber verdiğin için...
SilBLOG YAZMAYI BIRAKMAYIN LÜTFEN.KIRLARA ÇIKTIKÇA YAZIN.ÇİFTLİK TEMALI FİLMLER İZLEDİKÇE YAZIN HALA SEVEREK TAKİP EDENLER VAR BENİM GİBİ.SEVGİYLE KALIN..
YanıtlaSilAranmak, özlenmek çok güzel... Teşekkür ederim... Yazdım yine... :)
Sil