31 Mart 2012 Cumartesi

bıkan var mı?

Son postlar bahar halleri, organik yaşam, sağlıklı mutfak, kır ve çiftlik yaşamı gibi konulardan gidiyor hep... Ben bıkmam da... bıkan var mı acaba?
~♥~
Avusturya'da bir dağ köyü burası... Adı Priesteregg... Böylesi güzel bungalovlarda yaz-kış kafa dinlenebilinecek sakin mi sakin, huzurlu mu huzurlu bir tatil köyü...
Rüya gibi bir tatil sunuyor konuklarına...
Dilerseniz ateş yakın, odun kesin, hayvanları yemleyin, mevsim kış ise kayak yapın, yaz ise bisiklet ya da at binin, çayır çimen dolaşın... Doğa emrinize amade...
Bitmedi.... dilerseniz spa keyfi...


Ve hatta kocacık ekmekleri pişirsin...

Siz kahvaltı masasını hazırlayın...


-İzninizle... bu rüyanın burasında ben şu kadının yerinde olmak istiyorum... :)
Nasıl güzel sepet ve nasıl güzel kareler ama!-
Sepetinizi dilediğiniz natürel yiyecekle doldurun... doğru masaya...

-Şimdi ben burada bir süre daha kalayım... zira rüyanın en keyifli an'ı. :).-
Ya siz? Bana eşlik etmek ister misiniz?
Ve hatta...
Bu kareler yetmedi daha da istiyorum diyenlerden misiniz?
Öyleyse...
devamı burada... burada... ve burada.
Tanıtım videosunu da izlemek isterim diyorsanız...
o da burada...

İyi haftasonları!

30 Mart 2012 Cuma

sabah neşesi

Şekeri ve içinde şeker olan her şeyi hayatımdan çıkarınca kek, kurabiye, pasta gibi şeylerden de uzaktayım bir süredir. Sağlıklı bir kek tarifi bulunca denemek ve bir-iki dilimle özlemimi gidermek istiyorum. (Şekerle ilgili bir sağlık problemim yok arkadaşlar... benimki biraz daha sağlıklı beslenebilmek adına bu tadı nefis ama zararı büyük gıda ile arayı açmak... ki bana gerekli olan şekeri doğal gıdalardan alıyorum zaten...)

Derken bu neşeli videoyu buldum az önce...Dr. Mehmet Öz ve Marjorie Johnson'dan bol kahkahalı -söylediklerine göre de- "sağlıklı" bir muffin tarifi... İyi seyirler! :)



İçinde kanola yağı bulunan bir kek ne kadar sağlıklıdır... tartışılır... mı?
Bence gdo sözkonusu ise tartışmaya gerek yok... Daha sağlıklı tarifler için... aramaya devam. :)

Herkese mutlu cumalar!

29 Mart 2012 Perşembe

maryjanesfarm magazine

Mary Jane's Farm (Mary Jane'in Çiftliği),  ABD - Idaho'da yaşayan Mary Jane adındaki bir kadının kendi çiftlik yaşamını konu alarak hazırlamış ve satışa sunmuş olduğu süreli ve basılı bir dergi... Derginin odak noktası ise kadının çiftliğinde sürdüğü organik yaşam... beni de cezbeden bu zaten...



Her sayıda birbirinden farklı organik tarifler, küçük boyuttaki çiftlik yaşamlarına özgü  yaşamı kolaylaştıracak öneriler, dekorasyon ve elişi fikirleri, bahçecilik gibi pek çok detay mevcut... Elimde olsa da tüm sayılarını her gün doya doya okusam dediğim bir bilgi deposu... Şimdilik online sitesindeki her bir sayfayı  ve "çiftlik kızları kardeşliği" kapsamındaki benzer kardeşlerini okumakla yetinmekteyim. Şu sayfada da flash olarak videomsu görüntüler mevcut... Onları görmek dahi çok şey katıyor insana... İlk flash Mary jane'in hikayesini anlatıyor. Tüm flashları izlediğinizde -eğer çocukken izleme şansınız olduysa- kendinizi "Küçük Ev" dizisinin Laura Ingalls'ı olarak düşlemeniz pek olası... Başınızda o sevimli şapkanız, bir kolunuzda içi; saman yatağında yatan tazecik ve de organik yumurtalarla dolu tel sepetiniz, diğer eliniz önlüğünüzün kıvrık eteğini tutmakta... içinde mis gibi organik elmalar..... mutfağa doğru yol almaktasınız... birazdan elmalı pay yapmalı... :)
ya da bir an önce bu düşe son vermeli.... offfff!

MaryJanesFarm şu ara en ilgili olduğum internet buluntusu... Son sayıdaki önlüğüne de ayrıca bayıldım. :)

27 Mart 2012 Salı

pip studio bags

Pip Studio'nun 2012 yazlık çantaları görücüye çıktı. Buraya zevkime hitap eden bir kaçını taşıdım... daha fazlasını görmek isterseniz tamamı burada...

Bizdeki kumaş ve çanta sektörü de başını  kaldırıp bi dünya trendlerine baksa ve bu güzellikleri ülkemizde de görebilsek.
keşke... 
en yakın zamanda... 
umutla...

26 Mart 2012 Pazartesi

havuçlu, cevizli ekmek

İki ayı aşkın süredir şekeri ve beraberinde glikoz şuruplu abur cuburları hayatımdan çıkarmış bulunmaktayım. Şeker ihtiyacımı meyvelerden, kuru yemişlerden ve bal - pekmez gibi doğal besinlerden karşılıyorum. Tuzu zaten az kullanırım... hatta bazen hiç... Beyaz un ise hala hayatımda... Ama mümkün olduğunca azaltmak amacım.

Bu sebeple içinde işlem görmüş şeker ve un bulunmayan tariflere yönelmiş bulunmaktayım. İnternette araştırma yaparken Arzu ve Ülfet Aygen tarafından yazılmış olan "Beyaz Unsuz Şekersiz Hamur İşleri" isimli kitaba rastladım... İçeriği çok hoşuma gitti ve hemen siparişimi verdim... beklemedeyim. 

Kitabım gelinceye dek ise tam buğday unu ile yapabileceğim ekmek tarifleri peşine düştüm. Okuduğum bir kaç tarif arasında aklımı çelen tarif "dokuzuncubulut blogu"ndaki "havuçlu ekmek" tarifi oldu. Ben tarifin adını değiştirdim... İçinde havuç suyuyla birlikte ceviz de olduğu için "havuçlu, cevizli ekmek" koydum. Unuttuğum bir nokta ve bilerek uygulamadığım bir iki şey dışında tarife tamamen sadık kaldım. Bu noktalara ekmeğin yapılış aşamasını anlatırken değineceğim... 
Bu ekmek hayatım boyunca yapmış olduğum ilk ekmek... yani ilk deneme... İstedim ki bu işten pek bi keyif alayım.... Ki yeniden yeniden yapacak olduğumda işin başına aynı keyifle ve aynı istekle geçeyim... 

El işi blogumun eski okurları şu önlüğümü anımsayacaklardır. Hah işte ilk işim bu cici önlüğümü üzerime geçirmek oldu.... veeee evcilik oyunu başladı. :)

Havuçlu - Cevizli Ekmek

Malzemeler:
·         2,5 su bardağı tam buğday unu
·         1,5 su bardağı havuç suyu
·         1 çay kaşığı kuru maya
·         1/2 çay kaşığı tuz
·         1/3 su bardağı iri kıyılmış ceviz

(Kaynak blogdaki tarifle tarifimi karşılaştırdıysanız, görülüyor ki benim tarifimde kuş üzümü ve kimyon tohumu yok... Kuş üzümünü çok sevmeme rağmen ekmeğe yakıştıramadım ve kullanmak istemedim. Kimyon tohumunu ise denemek istememe rağmen bulamadım... Diğer ölçüler ve malzemeler kaynak tarifle birebir aynı.) 

Yapılışı: 
 (kaynak tarifi aynen yazıyorum... unuttuğum yeri ve diğer farklılıkları parantez için de belirteceğim)

·         Yaklaşık bir kilo havucu katı meyve sıkacağında sıkın. Suyunu bir kaseye ayırın.
 ·         Büyükçe bir cam kasede, un, tuz ve mayayı karıştırın içine bir defa da havuç suyunu ekleyin ve sadece bir spatula ile karıştırın (yoğurmak yok). Ele yapışır, kulak memesinden çok daha yumuşak bir hamur elde edeceksiniz. İçine ceviz ve kuş üzümünü ekleyin spatula ile hafifçe karıştırın. Kasenin üzerini streç filmle örtün ve en az 12, en çok 18 saat mayalanmasını bekleyin.

 ·         Bu sürenin sonunda neredeyse üç katı kadar kabarmış hamuru hafif unlanmış tezgaha alın çok hafifçe yoğurup yuvarlak hale getirin. (ben yoğurma aşamasını unuttum... hamuru ve kabı unlayıp direk fırına koydum.)
 ·         Bir fırın tepsisinin içine mutfak örtüsü serin, üzerini hafifçe unlayın. Bir tatlı kaşığı kimyon tohumunu üzerine serpiştirin ve yuvarlak hale getirdiğiniz hamuru üzerine koyun, üstüne çok az un serpip, mutfak örtüsüyle örtün ve iki saat tekrar kabarmasını bekleyin. (bu aşamada da streç film kullandım... streç filmi  kabın üstünden sardığım için hamur kabarmış olmasına rağmen çok fazla etkilenmedi.... örtüyü streç filmin üzerinden örttüm)
 ·         Kabarma süresi için iki saat yeterli, bu süre içinde hamur tekrar iki katına çıkacaktır, daha fazla bekletmeyin.
 ·         İki saatin dolmasına 20-25 dakika kala fırını 180 derecede ısıtın ve ekmeği pişireceğiniz toprak tencere ya da döküm tencereyi varsa kapağı ile birlikte fırına koyun ve iyice ısınmasını bekleyin.
 ·         Tencere iyice ısındıktan sonra ekmeği mutfak havlusundan alın ve içine koyun kapağını kapatın. kapağı yoksa folyo ile sıkıca üzerini örtün. Fırının alt rafına koyun ve 25 dakika pişirin. (fırının alt rafına değil, orta rafına koydum... pişirme kabım kare şeklinde borcam idi... üzerini tarifteki gibi folyoladım... ancak pişme süresi çok daha fazla sürdü... 40 dakika kadar...)

Sonuç: Ekmeğin tadı nefis oldu... Top şeklinde olmayıp yayılmış olmasını ise ikinci aşamadaki yoğurma işlemini unutmuş olmama borçluyum sanırım. Maya bakterileri ürerken hamuru da gevşetiyorlar epeyce bir... yoğurma işlemi sıkışmasını sağlayacaktı... artık bir daha ki denemeye...
Bu sabah kahvaltıyı işyerimde yaptım... Ekinezya çayımla birlikte, keçi peynirine katık havuçlu cevizli ekmeğim... Nefisti!
Kahvaltı fotoğrafını çekmek aklıma hiç gelmedi... önemli de değil zaten... Ancak aklıma hiç gelmeyen başka şey nasıl da gerdi beni... Kapladığım ve süslediğim bebek sepetinin fotoğrafını çekmeyi unuttum ve sahibine teslim ettim gitti sepet... Oysa ne çok istemiştim... her yerde aklıma geliyor da şu fotoğraf çekme işi iş başındayken hiiiç gelmiyor aklıma... saklamak istediğim güzelim kareleri kaçırınca da hayıflanıp duruyorum böyle... hem müşterilere göstermek amacıyla örnek teşkil etmesi için  saklamak istiyordum... hem de burada paylaşmak için... olmadı! :(  Bundan da bi polyannacılık sonucu çıkarıp içimi rahatlatayım bari... :)

Ez cümle: Hayat güzeldir! Havuçlu, cevizli ekmek de öyle... :)

25 Mart 2012 Pazar

ve papatyalar kırları bastı

Şu bloglama işi en çok günlük tutmak gibi olsa da, işgörür de bir almanak aynı zamanda... Ben özellikle bu işlevini çok kullanıyorum ve de çok seviyorum. Havalarla ilgili bir durum söz konusu olduğunda, çiçekler açtığında, böğürtlen toplama mevsimi yaklaştığında, deniz sefası sürüleceği zaman, bi yerler ziyaret edildiğinde ve daha bi çok şeyde dönüp geçmişe bakıyorum... ki geçen yıl bu zamanlar ya da çok önceki yıllar durum nasılmış, ne olmuş, ne bitmiş, anlayıp bir kıyaslama yapabileyim.

Az önce merak ettim ve hemen geçen yılın bahar postlarına döndüm. İlk papatya öbeğini 12 martta görmüşüz. Henüz geniş alanları kaplamıyormuş, tek tükmüş. Ayrıca o günü çok net hatırlıyorum, farklı yerlerdeki bir kaç öbekten derleyip küçük bir demet elde etmiş eve de getirmiştim biraz... Kırları bastığı tarih ise 8 nisanmış...

Bu yıl ilk papatya öbeğini 18 martta Çanakkale Zafer Bayramı ve Şehitleri Anma Günü gezimizde, kırlarda gördüm. Geniş geniş papatya tarlalarını görüşüm ise bugüne ( 25 mart tarihine) tekabül ediyor. Bununla birlikte geçen yıl 18 mart töreninde hava oldukça rüzgarlıymış ve polar montumla, kışlık botlarımla gitmişim. Bu yıl ise hava öyle sıcak, öyle güzeldi ki, açık ve yüksek alanlar hariç deri montumu (ince olmasına rağmen) çıkarıp incecik kazakla gezdim çok kez. Üstelik ayaklarımda spor ayakkabılarım vardı. Demek ki bu yıl bahar daha erken gelmiş.

Ayrıca blog notlarımdan ve kendi belleğimden geçen yılın baharına dair anımsadığım şeyler arasında nisan ayının aşırı yağmurlu ve oldukça serin geçtiğine dair bilgiler de var. Baharı bahar gibi ancak mayısla birlikte yaşayabilmiş, baharlık ince giysilere ancak mayısla birlikte geçebilmiştik... kısa bir süre sonra da zaten yaz sıcakları başlamış, aniden yaza geçiş yapmıştık.

Görüldüğü üzere blog tutma işi, yıl içindeki önemli olayların tarihleriyle not düşüldüğü bir tür almanak hazırlamak da aynı zamanda... dönüp dönüp bakılası.....

Şimdi asıl konuya gelelim... :)
Bahar buralara tam anlamıyla geldi ve papatyalar kırları bastı...Papatyalar benim için baharın gelişini simgeleyen birincil öge olsa da.... yalnızca papatyalar mı?.... kırlara usulcacık yayılmaya başlayan başka kır çiçekleri de vardı bugün. Ana renk yeşil başta olmak üzere sarı, pembe, lila, beyaz gibi renklerin de dünyamıza bir kez daha konuk oluşuna tanıklık ettik bugün. Koca kışı soluk benizle geçiren toprak anaya ne çok yakışmış bu renkler...
Siz de görmek isterseniz,  işte bizdeki bahar halleri.







Bahar tadında, ışıl ışıl bir hafta dileğimle... sevgiler!



23 Mart 2012 Cuma

the party dress magazine / spring 2012

İşimle ilgili takip ettiğim online dergilerden biri  "the party dress" dergisi.Bahar sayısı henüz yayınlandı.  Her sayısında ilham alınacak bi dolu şey var. Evinde çocukları için farklı konseptlerde parti düzenlemek isteyenler için de yararlı bir kaynak olacağını düşünüyorum.... dolayısıyla eski sayılarına da göz atın derim.

Bahar sayısından bir kaç fotoğraf... ve en altta online görünümü ile "the party dress"... iyi seyirler!










Open publication - Free publishing - More easter

Kaynak: thepartydress.net/blog/


22 Mart 2012 Perşembe

breakfast with friends

"Geç kalk, sabahtan keyif al, arkadaşlarınla kahvaltı yap" diyor, ben de bayılarak izliyorum.
Huh!


Desayuno con amigos / Breakfast with friends from Siesta on Vimeo.


Müzik: Baldursbrár - Pascal Pinon
Tarifler burada. (Anlatım dili İspanyolca... google translate ile problem çözülecektir sanırım)

21 Mart 2012 Çarşamba

bahar evimde -2

Bahar kimi mutlu etmez? Sanmıyorum ki etmesin... her önermede olduğu gibi bunda da istisnalar vardır mutlaka... ama istisnalar kaideyi bozmaz!

Güne nergis ve sümbül kokuları ile uyanmanın keyfi bambaşka... Salonun açık kapısından koridora yayılmış mis koku... Anında huzur veriyor insana... Sümbülleri aldım mutfak masasına taşıdım. Temaya uygun çay takımlarımı da servise aldım ki hoş bir cıvıltı yerleşti hemen oracığa...

Bu çiçek sevgisi annemden geçmiş, farkında olmadan ta çocukluğumda ruhuma sinmiş olmalı. Bahçe, teras, balkon, odalar, mutfak.... nerede uygun bir yer bulursa çiçek doldururdu annem. Ön balkonumuza "küçük park" adını takmıştı komşular. Balkonun dörtte üçünü çiçekler kaplıyordu neredeyse... Lakin o zamanlar bu çokluğa şikayet ederdik çoğu zaman. Oysa şimdi anlıyorum ki o çiçeklerle ne çok mutluymuş annem.

Benim açık balkonlarım yazın dahi rüzgardan nasibini bolca alıp ha bire uçtuğundan uzun süreli saksı vesaire bulundurmam mümkün değil.  Kapalı balkonum ise hiç uygun değil. Bahçeye de artık hiç zaman yok.... zira yoğun bakım ve ilgi gerektiriyor...üstelik çat kapı yapabileceğim bir mesafede de değil. Dolayısıyla ancak mutfakta ve salonda yer bulabildiğim bir kaç saksı ile yetinmek durumundayım.  Olsun! Sezonluk da olsa bir süreliğine çiçeklenmiş olmak müthiş keyifli. Bu büyük keyif için bu miktar çiçek de yeterli. :)

Keyifli bir çarşamba dileğiyle... herkese sevgiler!


20 Mart 2012 Salı

bahar evimde -1

Öyle sıcak bir gündü ki... yazdı sanki... Üstümde incecik deri mont... onun da altında incecik bir kazak... bugünkü Salı Pazarı kaçamağımda piştim resmen.... Köylü pazarcıların tezgahlarına nergis ve sümbül demetleri de konmuş ki "hah" dedim, "bahar gelmiş!"... bu hah sesinin içinde "ta kendisi" anlamının yanı sıra "yuppppiiiiii" gibi bi anlam olduğunu da belirteyim ayrıca.

Ne güzel bir gündü bugün... Aslında üç günden beri maşallahı var havaların... ama bugün daha bir sıcak, daha bir yaz tadında/bahar kokulu bir gündü... (yaz tadında/ bahar kokulu da ne demek diye sormayın, bendeki izlenim öyle işte :) )
Nergislerim ve sümbüllerim önce dükkanımı mis gibi kokuttular. Şimdi de aynı mis koku evimin içinde.... çok seviyorum bu kokuyu.

sabah kuşu

Yılların alışkanlığı olarak her sabah 6.30 larda, 7.00 lerde kalkan ben, biyolojik saatimi bir süredir daha da bir geriye çekmiş bulunmaktayım. Saat 5.00 -5.30 gibi zınk diye açılıveriyor gözlerim, bir daha kapanmıyor ve söylemesi ayıp kargalar dahi henüz botlarını giymeden güne merhaba diyorum. Allahtan, eşimde ve (sanırım genetik, bu huy babanın aynısı :) ) kızımda olan ve de en az yarım ya da bir saat süren o sabah mahmurluğu bana hiç uğramıyor... günlük yaşamın içine daha o anda dahil olabiliyorum.

Bu sabah da 5.00 de kalkıp yemeklerimi ve  çorbamı yapınca... güneşin ilk ışıkları ile sıcacık çorbamı içmeye çoktan başlamış oldum. Doğrusu bu halimden hiç şikayetçi değilim... Zinde olmayı seviyorum... gün boyu atom karınca olmayı da... :) Ama hani Pazar sabahları bir iki saatcik de olsa uyumanın keyifini sürmeyi çok isterdim.

Şu anda saat 10.25... Bir çok kişi uykusundan yeni yeni uyanıyordur büyük olasılıkla. Ben işimin başına çoktan geçtim. Yeni doğacak bir bebişe içinde huzurla uyuyabileceği büyük bir sepet kaplıyor ve süslüyorum... her şey doğaçlama... içimden nasıl gelirse... ama henüz bitmedi... bitince paylaşırım.

Güne yeni katılan herkese  günaydın! :)

19 Mart 2012 Pazartesi

buna bayıldım


Benzerini mutlaka örmeliyim... zira çok bayıldım... 
Şimdiden başlasam sonbahara ya da kışa yetişir sanırım. 

(Kızımın hırkasının son kolu yarım dururken.... bi gayret tamamlasam, dikim işini ve yakasını da bitirip kuzucuğuma teslim etsem... ve de bu planı öyle yapsam daha isabetli olacak ya...  Dursun bakalım burada... yaparım inşallah! :) )

kaynak: 2tersbirduz.com

18 Mart 2012 Pazar

18 mart

Geçen yıl olduğu gibi 18 martı bugün de yerinde geçirmek istedik. Araçlar ve insanlar sel olmuş akıyordu yine yarımadada. Şehitlerimizin nasıl bir savaşım gerçekleştirdiklerini, zafer uğruna nasıl can verdiklerini  yerinde hissetmek bambaşka bir duygu. Anlatmak ise her zaman olduğu gibi yine ne mümkün!
İşte öyle... duygu dolu bir gündü yine bugün.
Başta Atamız olmak üzere, vatanı uğruna canını feda eden tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun!
Morto Koyu'ndan Şehitler Abidesi'ne bakış

Günü Şehitler Abidesi'ndeki anma töreni ile sınırlamadık. Dönüş yolumuz üzerinde bulunan ilgili alanları elimizden geldiğince ziyaret etmeye çalıştık. Gittiğimiz her yer tıklım tıkıştı. Ziyaret kadar ticaret de etkindi. Yarımada insanıyla ve trafiğiyle hayli yoğun bir gün geçirdi bugün.

Tören kareleri geçen yılın tören kareleri ile hemen hemen aynı olduğu için günümüzün diğer karelerini paylaşmak istiyorum... İşte bir kaçı...

57. Alay Şehitliği
"Onlar mukaddes vatan toprakları için canlarını seve seve vermişler ,  Çanakkale Savaşları'nın kaderini değiştirmişlerdir . Burada geçen her saniye , kullanılan her alan , ölen her nefer , Türk vatan ve milletinin mukadderatını çizmiştir . Kara savaşlarına katılan ilk birlik olan 57.  Alay vatan sevgisinin ne olduğunu insanlığa göstermiştir . Bu kahraman Alayı hayranlık , minnet ve rahmetle anıyorum . " M. Kemal Atatürk

Conk Bayırı / Siperler

Şarapnel parçasının Atatürk'ün göğsündeki saate denk geldiği yerin yakınına inşa edilmiş olan Atatürk anıtı / Conk Bayırı


Anzak askerlerinin bozguna uğradığı ünlü Anzak Koyu

Anzak Koyu'ndaki savaşın detaylarıyla anlatıldığı İngilizce ve Türkçe anlatımlı tabletler

Nusret Mayın Gemisi maketi / Sedd-ül bahr

Yöreye ve savaşa uygun temalarda hediyelik eşyaların satıldığı standlardan biri / Sedd-ül bahr

Aynı duygularla izlediğim bu videoyu da postumun altına eklemek istedim. Dilerim yok olsun savaşlar!