2 Mayıs 2020 Cumartesi

work in progress / slow ramazan - bitmeyen örgüm - son günler

Günlerdir evde olunca gözümü en çok bu tarafa çevirdim pencerelerden, terastan... Komşu bahçenin kiraz ağacı gelinliğini giyip günbegün güzelliğine güzellik katınca o hallerini görmeden bir günüm geçsin istemedim çünkü... Tüm dalları puf puf, tomur tomur, bembeyaz... nasıl da güzel oldu. Çıplak gözle bakıldığında çiçeklerin dizilişindeki estetiklik ve detaylar öyle hoş ki. Hele de diğer komşunun ardiye amaçlı kullandığı, çok sevdiğim "küçük ev"le yanyana iken... şu günlerde en favori ev manzaram...


Öte yandan, koronanın getirdiği yavaşlık ve sakinliğe ramazanın kendine özgü dinlendirici, düşündürücü, sükunetle ve huşuyla harekete geçirici yavaş ritmi de eklenince epeyce bir slow hayatın içindeyim şu günlerde... Zamanımı daha dolu dolu geçirme, biraz da ruhani isteklerime yönelik şeylerle doldurma çabası içinde olunca haliyle sosyal medyadaki bazı mecralar başta olmak üzere, günlük yaşamımda da bazı şeylerden uzaktayım. Tamı tamına bir kopuş değil tabii, sevdiğim bazı aktiviteleri yine yerine getirmeye çalışıyorum. Ama daha yavaş, daha az...



Örgüm ramazan öncesi hayli çabuk ilerlerken şimdi bitmemekte ısrar ediyor. Hardal ve lacivert renklerdeki iplerim bitmek üzere olduğu için dün risk alıp yüncüye uğradım, her ikisini de bulamadım. Hayalimde kendime yakadan başlamalı hırka örmek vardı ama sanırım bu gidişle yelek olacak... En azından evdeki artık ipler değerlenmiş oldu, ona seviniyorum. İleride aynı modelden bir de hırka örerim.



Geçen yılın organik domateslerinden sakladığımız yerli tohumlarımızı yumurta kaplarında çimlendirme çabamız başarıyla sonuçlandı. Minik minik domates fidelerimiz oldu. Biraz daha büyüsünler 10 kadarını eşe-dosta dağıtıp geri kalanları teras tarlamıza dahil edeceğiz. Seviyorum bahçecilik işlerini...



Mutfakta olmayı da seviyorum. Ramazanın ilk günü için yaptığım meyveli-kremalı kekten sonra tatlıya ara vermiştim. Dün güllaç yaptım. Eskiden bir paketi iki kez yapardım. Şimdi kare fırın kabıma bir paket ancak yetti. Özlemişiz, iyi geldi.


Arada yine film izliyorum. Son izlediğim biyografiler içimi acıttı.


Bir de ufak tefek craft işleri içindeyim. Yazıcımın kartuşu bitmiş, yenisini bekleyemedim, fotokopi için bir yerlere de gidemedim. Oturdum ekrandaki resmin üzerine A4 kağıdı koydum, çıktısını almayı istediğim şeyi karakalemle çizip boyadım... Üzerinde ramazan figürü olan bir kağıt mumluk yaptım. Yabancılar "paper lantern" (kağıt fener) diyorlar, "kağıt lamba" ya da "kağıt mumluk" adı bu yaptığım şeye daha çok yakıştı bence... İçinde led mum var... Diğer türlü kağıt yanar...


Bu kadar hoş bir görüntüsü olacağını tahmin etmemiştim... Çektiğim fotoğraf kalite olarak düşük olsa da, karanlıktaki ışıldayışı gerçekte çok güzel. Ve aslında altına dönebilen bir mekanizma yapılırsa, bakarken üzerindeki resmin tamamını görmek daha keyifli olur.


Bu resmi internette bulduğumda çok sevmiştim. Ramazanı ve islamiyeti sembolize eden pek çok figür var üzerinde.



Resmin büyük halini isterseniz burada...

Bu yıl ramazan davulcumuz iki tık tık yapıp geçip gidiyor. Hiç bu kadar sönük davul sesi duymamıştım bu yaşıma dek... Formalite icabı gibi, "adet yerini bulsun" ya da 'işimi yapıyormuş gibi görüneyim' der gibi... Coşkusuz, ritimsiz.... Şikayetçi ve memnuniyetsiz biri olmamaya gayret ederken davulcunun isteksizinin ne sıkıcı olduğunu hissettirdi bana...Dinimi seviyorum. Dinsel sembolleri günlük hayatta görmeyi-duymayı seviyorum. Ramazan davulunun da bir değeri, bir önemi var benim için... Uykumdan sıçratma pahasına da olsa şöyle coşkuyla davulunu gümbürdeten, geceyi hoş sesinden dökülen manilerle süsleyen bir davulcumuz olsun çok isterdim. O da korona psikolojisiyle mi bu denli isteksiz oldu acaba?


Dün Mayısı karşılamak üzere kocacıkla kırlara kaçtık yine. Detaylar burada...  Yine de buraya da bir kaç fotoğraf eklemek istiyorum. Gittiğimiz yer her ilkbaharda kır papatyalarının, gelinciklerin fışkırdığı bir yer... Nasıl güzeldi yine!


Küçük evlerin müptelasıyım. (Bir şeker küçük ev de okul yolumda var... Bir gün onu da sizlerle paylaşayım.) Fotoğraflarıma her bahar model olan bu "küçük ev"im de baharlıklarını giymeye başlamış, neşelenmişti yine... Baktıkça o neşe taştı taştı, ta oralardan kalbime ulaştı.


Bir neşe de şu yol üzerinde vardı. Aracımızı durdurup doya doya seyrettik.

Evdeyken gözüm dünden beri sık sık gökyüzünde. Çünkü bir leylek sürüsü daha geçti üstümüzden... hem de çok yakın... Şehir slow hayatını yaşarken leylekler bunu fırsat bildi sanırım. Çünkü ilk kez bu yıl binaların üzerinde görüyoruz onları... Bundan sonra terasa çıkınca fotoğraf makinemi yanıma almak, süzülüp hemencecik yanıbaşımızdan geçen leylek sürülerini ölümsüzleştirmek istiyorum. Bazen bulutlar bile ne harika pozlar veriyorlar. 2 yıl önce geniş açı tokina lens almıştım. O kadar büyük ve ağır ki, tak çıkar tak çıkar yoruyor beni... Taşımak, güvenle korumak da çok özen istiyor. Bir gün böyle bir an'ı onunla çekeyim hiç olmazsa... Gökyüzü böyle pofuduk pofuduk her yer pamuk topları kaplı idi. Ne güzeldi. Nikonun crop lu kadrajına bu kadarcığını sıkıştırabildim. Burada da bulunsun.


Mor salkımlı bu güzel kapıyı da kırlardan dönerken çekmiştim. Biraz da postum şenlensin... 


16 yorum:

  1. Tohumların çimlenmesine sevindim. Çok güzel görünüyorlar.
    Mumluk için elinize sağlık. Çok beğendim. 😊

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkürler... Ben de çok sevdim... Evimize neşe kattı. :)

    YanıtlaSil
  3. fener çok güzel olmuş. eline fikrine sağlık, o pembik gün ayraç sanırım. çok gösterişli, hırkanın mevsimi geçiyor, serin akşamlarda yelek almalısın üstüne demek ki :)) sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. mevsimler gelip geçer Zeynepcim, hırkamın mevsimi de gelirdi, ben sabırla beklerdim... ah ama keşke hırka olsaydı... yine de ipini ileride bulursam hırkaya tamamlamak niyetim... :)

      Sil
  4. Ben de seneler dur sadece Ankarada ki davulculari (burada araba ile diolasiyorlar) zorla caldiriyorlar sanirdim da kimselere soylemezdim... napacak adam, caliyor iste diyeceklerinden emindim çünkü😊 bahsettiginiz o duyguyu hissetmeyeli o kadar uzun zaman oldu kiii... Ellerinize saglik hem yazi icin hem de gûllac icin...🦋

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kültürel sembollerin bir ruhu var... O ruh yok oldu mu kişiler de milletler de geçmişini kaybeder, köksüzleşir. Hem o semboller milli birlik-beraberliklerin yapıtaşlarıdır. Bunu bilmeyenler ve kendini o kültüre ait hissetmeyenler için ramazan davulunun sesinin de bir önemi yoktur. Hatta varlığından rahatsızlık bile duyar... Devletin belli başlı organlarının yaşam sürdüğü, köklü Anadolu şehri Ankara'da da bu dejenerasyon var ise, burada böyle olmasına şaşırmamak gerek. :(

      Sil
  5. o minik eve bayıldım onun az büyüğü bizde var ardiye olarak kullanıyoruz. Lambanda çok güzel olmuş, hırkada yakadan başlamalı yapmışsın. şiş örgüsünü bilmem tığ işi yapabiliyorum ancak.Annem çok muntazam örür makina örgüsü gibi.fidelerini seyreltmen lazım arkadaşım o toprak 3 fideye gelişme olanağı sağlamaz. birde saksıya ektikten sonra bir sulamasını mayalı( yaşmayayı suda eriterek ) yaparsan daha fazla verim alırsın. Sevgiler,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şiş örgüsü de tığ işi kadar kolay aslında Özlemcim...Benim annem de makina örgüsü gibi muhteşem örerdi, iyi ki çocukken öğretmiş... Onun kadar olamasam da aklımdaki şeyleri hayata geçirince mutlu oluyorum. Özellikle giysilerde şiş örgü, tığ işinden daha güzel duruyor. Bahçeciliği eşimden öğreniyorum. İki gün önce yumurta kabından alıp plastik bardaklara tek tek böldü eşim... Ama yaşmaya konusunu bilmiyor sanırım, hiç sözü geçmedi... Teşekkürler bu güzel bilgi için... Söyleyeyim hemen, bir araştırsın... :)

      Sil
  6. Örgün çok güzel Ruşencim yakadan örgüleri bende çok seviyorum bir kırmızı hırka da böyle ben ördüm bu kış ama şişe sığmadı çok zorlamıştı :) ahhh güllaç henüz yapmadım ama yapmak lazım en sevdiğim tatlı hem hafif hem çok lezzetli elelrine sağlık, domates fidelerin inşallah kocaman olup domates dolu olur dalları :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel dileklerin için teşekkürler Deryacım... Ben de başlangıçta şişe sığmazsa endişesi yaşadım, hareket edecek kadar küçük bir boşluk kaldı neyse ki... Çelik misinalı şiş aldım ama hiç kullanamadım. Sıkışık da olsa iki şişle örmeye razıyım... Daha uzun boyda şiş bulursam mutlaka alıcam... Bu basit modelle biraz deneyim kazanayım ileride robası desenli hırkalardan yapmayı da düşünüyorum... senin kırmızı hırkan da çok hoş oldu... çok beğenmiştim... güzel günlerde keyifle giy... :)

      Sil
  7. Postum şenlensin demişsin zaten hep şenlikli, renkli
    ve bize pozitif güç veren bir sayfan var. Gözüne, yüreğine
    sağlık. kiraz ağacım benimde var, şükür. öyle seviyorum ki bu zamana ki
    hallerini. yavaş yavaş dökülüyor baharları, yaprakları çıkıyor artık.
    zamanı gelince her şey oluyor işte..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ayy teşekkür ederim... son postundaydı sanırım, görmüştüm kiraz ağacını...pencereyi açıp bir kiraz ağacına bakabilmek aslında ne harika bir şey... ve yalnız baharda değil her mevsim ayrı güzeller... tanık olabildiğimiz için çok şanslıyız. :)

      Sil
  8. güllaç kırlar bahçe işleri örgü oh tatlı hayat :)

    YanıtlaSil
  9. Güllaçlar hep büyük olur ama bizim yufkacı küçük güllaç getirmiş, ufak borcama göre az kişil aileler için ideal olmuş.Güllaç kadar davulcu da Ramazan ayının figürlerinden geçmeseler olmuyor.Ben burada bir ilk gece duydum bir daha da duyamadım.Bahşis toplayamayacaklarsa niye gezsin adamlar artık alarmla falan kalkılıyor zaten.
    Örgü yünlerini artık internetten veriyorum çünkü yüncülerde hiç istediğim yün olmuyor artı zaten koskoca Kartal'da yüncü bir tane kaldı.Eskiden ne kadar çok yüncümüz vardı oysa.
    Bahar resimlerine bayıldım, içim açıldı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güllaç paketim öncekilerle aynıydı, ebatları da aynıydı... sayı olarak azmış demek ki... Ramazan davulculuğu salt davulcuların bahşiş alımından ibaret değil ki... bu bir kültürel aktarım... ramazan davulu ve maniler bizim kültürel sembollerimizin en önemlilerinden... bir millet kültürel değerlerini-sembollerini yitirdiğinde benliğini de yitirir. Tam da bu sebeple sahip çıkmamız gerek... Belli ki davulcular da o ruhu kaybetmiş, tıpkı kendini bu topraklara ait hissetmeyenler gibi... Zira artık alarmlarla sahura kalkmak, hatta namaz kılmak gayet mümkün ama ezan sesi de, davul sesi de milli değerlerine önem verenler için mühim iken bu topraklara aidiyeti kalmamış ya da hiç olmamış içinler ise gereksiz, hatta rahatsız edici bir şey olarak görülmekte... Allah bu topraklardan ezan sesini de, ramazan da davul sesini de eksik etmesin... Onlar bu toprakların kimliği...karakteristik özellikleri... Gelibolu'ya taşındığımda yüncü daha fazlaydı. Bizde de azaldı yüncüler... İki tanecik kaldı... Birinde bulamazsan diğerinde zaten hiç bulunmuyor... Genellikle Çanakkale'den alıyorum... Görerek, dokunarak almayı seviyorum... :)
      Dışarıya çıkma hakkımı bahara kaçmaktan yana kullanıyorum... Bu ara bol bol bahar resimleri ile buradayım... İçinizi açmalarına sevindim... bıktırmayacağım demek ki.. :)

      Sil