13 Mart 2020 Cuma

crochet doily

Zaten ellerimi çok sık ve uzun süre yıkayan biriydim. Corona geldi tam oldum... :) Günlerdir kolonya arıyorum. 80 derecelisini neyse ki bugün bulabildim... Kendim için değil, dışarıdan eve girdiğim anda üzerimi değiştirip günlük kıyafetimi giyer, ellerimi uzun uzun yıkarım  zaten...  Ancak eve dışarıdan gelenler!.. fellik fellik kolonya aramam onlar içindi. Meğer ne güzel adetimiz varmış, annelerimiz eve gelen misafire kolonya ikram ederken ellerini dezenfekte ediyormuş aslında, şeker ikramı da ağzı tatlansın, nezaketini kaybetmesin içindi belki... Artık inanıyorum, bir şeyleri gelenek ve adet haline getirirken büyüklerimizin vardı bir bildikleri...

Mersin'deki ablamın yıllar önce beni çok sık ve uzun el yıkamam yüzünden bir uzmana götürme çabasını her ne kadar bertaraf etmiş, halimin normalliğini savunmuş olsam da, kendi içimde alıp vermiştim bu meseleyi... Görüyorum ki aslında mesele değil olması gerekenmiş benim yaptığım... Gerçi asla oje süremiyor, sürdüğüm oje ile iki saat dahi zor kalabiliyorken bazen bu halime için için kızsam da şu günlerde çevremdeki herkesi sık ve uzun el yıkarken gördükçe nasıl mutlu oluyorum anlatamam... :) Oje kullanamama problemime de tırnak stickerlarını çözüm olarak buldum... (Abdestten abdeste yenileyebiliyorum) Tırnaklarım hem çiçek gibi oluyor, hem de onca sabuna, deterjana bana mısın demiyor, sert bir şeyle soymadığım sürece tırnaklarım çiçek çiçek kalıyor... Üstelik her defasında başka başka kompozisyonlar deniyorum.  :)


Çiçeklerin zaten müptelasıyım. Şükür hiç çiçeksiz kalmıyorum.



Bu örtüyü yeni evliyken örmüştüm... Hala çok severek kullanıyorum.


İnternetin olmadığı o vakitler, gazetelere ek olarak dağıtılan örgü-dantel dergicikleri vardı. Modelini oradan almış, kayınvalideme geldiğim bir yaz tatilinde tarihi evlerinin bahçesinde örmüştüm. Meğer o zamanlar yalnızca örmüyor, her bir zincirine anıları döşüyormuşum.  Baktıkça saklandıkları yerlerden neler neler çıkıyor. :)


Karma buketim doğum günümde kocacığın hediyesi idi... Muskariler de bir arkadaşımdan gelmişti. Aldığım en güzel hediyelerdi.


Muskarilerimin saksısına çok önceden ördüğüm flamayı taktım. O da bir sonraki postun konusu olsun. :)

Bu kış pırasalı böreğe doyduk diyebilirim. Hemen hemen her hafta yaptım. Kocacık her halini çok sever, ben ise yemeğini pek de severek yemediğim için bu hali bana da iyi geldi. Birileri kış başında sen bu kış her hafta pırasa yiyeceksin dese hayatta inanmazdım. :)


Pırasa sevmeyen büyük küçük herkese şiddetle tavsiye ederim. :)





Not: Bu posttaki dantel örtüm Annemaries Haakblog link partisinde paylaşıldı.

6 yorum:

  1. Tırnak stikerları var demek.Bende arada görüp bunları neyle yapıyorlar diyordum. Süslenme konusunda geri kaldığım doğrudur. El örgülerini kullanmak, kıymetini biliyor olmak şahane. Ne varsa büyüklerimizin bildiklerinde varmış zaten. Geçmiş onlar diyerek büyük hata yapıyoruz.
    Pırasayı her türlü severim.Böreğe de çok yakışıyor gerçekten.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "nail art stickers" olarak geçiyor isimleri... genelde kozmetik ürünlerin satıldığı mağazalarda oluyor ama geçenlerde bunları kırtasiyede buldum. :)
      Yeni övgüye tabi tutulurken eskiyi yermeyi pek seviyoruz... belki de böyle yapmamız -şimdilerde adını koyduğumuz- subliminal bir durumdu, ne de olsa kültürel dejenerasyon da toplumların yıkımını kolaylaştıran bir şey... hele de yıkıcı güçler bugün daha açık seçik oyunlarını oynarken... Kültürel değerlerimize daha çok sahip çıkmalıyız artık...
      Her kış en çok ıspanaklı börek yapardım, bu kış yerini pırasalı aldı...Pırasa böreğe gerçekten çooook yakışıyor.

      Sil
  2. Ohh nefis, yine içim açıldı. Örtüye de ayrıca bayıldım, biliyorsun çok ama çok seviyorum el işlerini hele de bol anılı olanları. Pırasalı börek hiç yapmadığımı farkettim. ;))Bitmeden denemeli. İçini kavuruyorsun di mi? Domates yada salça var mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Detaylı bir tarif yapayım o zaman: Pırasaları ince halkalar halinde doğruyorum, bir kuru soğanı da aynı şekilde doğruyorum. Soğanlar ve pırasalar yağda kavrulurken havuçları rendeliyorum onları da içine atıp tuzunu da ekleyerek kısık ateşte (hiç su katmadan) biraz yumuşatıyorum. İstediğim yumuşaklığı elde edince soğumaya bırakıyorum, iyice soğumadan ılık bir halde iken içine ufalanmış peynir ve ceviz içi ekliyorum. Peynirim sert keçi peyniri... peynir sert de olsa sıcakken konulduğunda eriyip malzemeyi balçık haline getirebiliyor. Ilıkken koyunca peynirlerde bütün kalıyor ve yerken ağıza geliyor. peyniri rendelemiyorum. Çatalla iri iri eziyorum. Rendelenen peynir içinde kayboluyor. Cevizler de ha keza çok ufak olmuyor. yerken kendini belli ediyor... Öyle seviyorum. :) Sonra da yufkalara sarıp üstüne bir tam yumurtayı çırpıp sürdükten sonra çok sevdiğim susamı da ekip doğru fırına yolluyorum. :) Salça ve domates türü hiç bir şey yok... Ama dilersen sen bu tarife eklemeler-çıkarmalar yapabilirsin... Şimdiden afiyet olsun Ececim.

      Sil
  3. Allah seni napmasıııın hem bol bol gülümsedim hem de ferahladım. pırasalı böreeek sen göçmensin yaneee hihihi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. eşim göçmen... eh ben de zamanla kocam köylü oldum... galibam, sanırsam, herhalde... :))))

      Sil