2 Ağustos 2014 Cumartesi

Marmara Ereğlisi Askeri Tatil Kampı - 2014

Ruhumun tatilden -çok abartılı olmasa da- özel beklentileri vardı. Marmara Ereğlisi Askeri Tatil Kampı'nda geçirdiğim 9 gün, bu beklentilerime hitap eden keyifli mi keyifli, güzel mi güzel bir tatil oldu.

Tatilin ilk güzelliği; puanlama sonucu elde ettiğimiz kamp sürecinin istediğimiz tarihe ve Gelibolu'ya yakın bir yere denk gelmesi idi. Ramazanın son günleri ve bayramla birlikte iş hayatımızda belli bir durgunluk söz konusu olacağı için bu süreci güzel bir tatille taçlandırmak pek keyifli olacaktı. Ve her ihtimale karşı Gelibolu'ya yakın bir yerlerde olmakta fayda vardı.

Güzellik; denizin ve plajın... yumuşacık, incecik, altın sarısı kumlarla kaplı olmasında idi. Öyle ki ayağını dokundurduğunda insan, içindeki huzur yuvacığına doğru usulcacık bir kapı aralandığını hissediyor, tatilin tadını daha o anda almaya başlıyordu.

Huzur... -belki de-... zeminden.... ayağımızı dokundurduğumuz ilk noktadan başlıyordu. Bu hissiyatta insanın ruhunu çepeçevre saran.... pamuk gibi, tüy gibi... hafifleten, ılıtan ve durultan... ilaç gibi, merhem gibi bir şeyler vardı.


Tatilin en ama en büyük güzelliği ise; bir kaç gün izin alıp sürpriz yapan evlatla doya doya özlem gidermek.... bu keyifli, bu güzel anların tadını -bir kaç gün olsa da- birlikte çıkarabilmekte idi.

Güzellik; an'da gizliydi ve her anın değerini bilmek güzelliği yaşamak için yeterli idi.

Kocacık ve evlat sabah uykusuna düşkün bireyler olsa da, güne erkenden başlamak, öğleye dek geçecek yalnız saatlerin programını yapmak ve o programı hayata geçirmek keyif adına harcanabilecek belki de en özel zamanlar, hatta büyük bir nimet idi. Özellikle  haftanın 6 ... ayın -ortalama- 25... yılın -neredeyse- 315 gününü bilfiil iş yerinde çalışarak geçiren biri için  bulunamaz, elde edilemez anlar idi o anlar, dakikalar, saatler... Her zerresi, her kırıntısı itina ile tüketilmeli, damakta bırakacağı tat haz ile karşılanmalı idi.

Güzellik; sabahları saat 10.00 a dek, öğleden sonraları ise 16.00 dan sonra denizle ve güneşle buluşmakta, yaz tatillerinin olmazsa olmaz keyiflerini doya doya yaşamakta idi.

Deniz ılıktı... çarşaf gibiydi.... aniden derinleşmiyordu....tam tersine içinde yürürken andan keyif alma zamanını tanıyacak kadar hoşgörülü... kabarmayan, ürkütmeyen... tıpkı çarşaf gibi serilmiş... kucaklamaya, yumuşacık yatak olmaya hazır... dingin mi dingin... berrak mı berrak... pırıl pırıl bir mavilikte idi.


Güzellik; voleybola düşkün baba ve kızın zevklerine ortak olmakta, iyi bir smaçör olan kocacığa en motive edici sözlerle sıkı bir taraftarlık yapmakta idi.

Güzellik; motelde geçirdiğimiz anlarda hobilerimize de zaman ayırabilmekte idi.

Öyle büyük ve ağır parçalar örecek zamanım olmayacaktı belki ama... ufak tefek işlerle ruhumu dinlendirebilirdim pek ala... Zira örmek eylemi bir virüs gibi kanıma zerkolmuş, bir süredir öncelikli bir boş zaman uğraşısı olarak hayatımda kendine güzel bir dünya kurmuş idi. Tığ ve ipler taşınmalıydı... Gerisi gelirdi.

İnternette sörf yaparken gözüme çarpan ve "plajda ben de kullanayım" hissi uyandıran, yabancıların "crochet barefoot sandals" adını verdikleri... google da hatırısayılır miktarda örnek sergiledikleri plaj sandaletlerinden... kendi tarzımı yansıtan, hayal dünyamla şekillendirebileceğim bir çift sandalet örerek bu hissime olumlu bir karşılık verebilirdim. Nitekim severek ördüm... keyifle takındım... neşeyle gezindim... İlgililerine örnek dahi verdim.

Takı kutuma el attığımda her iki halhalımın da paslandığını görmekle bir başka plaj takısı fikri daha çıktı ortaya. Örgüseverin halhalı da örgüden olmalıydı. 

Çoktandır yapmak istediğim oval örtüye de zaman bulabilirdim... bi başlasaydım!... 

Bir sabah başladım...

Devamı geldi.

Bir de mandala örülebilirdi.

Örüldü de...
Balkon duvarında objektifime böyle poz verdi.

Güzellik; gözünü nereye çevirsen... orada yeşilin bir başka tonunu görebildiğin... sıra sıra, boy boy ağaçlarda, o ağaçların yarattığı ambiyansta, beni sanki ormanın derinlerindeymişim gibi rüyalar ülkesine salan o büyülü atmosferde ve ruhumun bu etkiyle mest olup sersemleşmesinde idi.

Öyle ki, olmadık sebepler yaratıp motelden hayli uzaktaki otoparkta bulunan otomobilimize bir şeyler alma ya da bırakma bahanesiyle yola çıkıyor, iki tarafı çam ağaçlarıyla kaplı şu yolda yürümüyor adeta havalarda uçuyordum.

Güzellik; "kafa dinleme, boş boş vakit geçirme arzusu"nun depreştiği anlarda, , her on adımda bir konuşlanmış usul usul salınan salıncakta bir anda kendini bulmakta, hafif hafif sallanmakta idi. Hele ki bu salıncak konfordan uzak, ahşaptan yapılma, zincirleri melodik bir sesle gıcırdayan, doğayla uyumlu, mütevazi bir salıncak ise nesnenin güzelliği kadar içinde bulunulan an'ın güzelliğine de diyecek yoktu. 

Güzellik; gösterimdeki film güzelse, açık hava sinemasının bitişiğindeki armutlu mekanda filmin başlama saatini heyecanla beklemekte, beklerken gitarıyla nefis parçalar sunan askerciğin değme sanatçılara taş çıkartan buğulu, romantik sesini dinlemekte, müziği ile mest olmakta idi. Hatta bazı akşamlar sinemaya gidilmeyecekse bile armutlara yayılıp müzik eşliğinde kitap okumak, kocacıkla güne ve geleceğe ait ümitvar sohbetler etmek, gülümsemek, gülümsetmekte idi.


Bu armutlu bahçede ve çamaşırhanenin önünde şu kuş evlerini gören bir kuş evi sever, o mekandan, o andan nasıl keyif almasın ki! Kuş olup verandasına konasım, süzülüp kapısından içeri dalasım geldi.
Hem de nasıl geldi!

Müzik dinlerken yapılabilecek en iyi şeylerden biri de kitap okumaktı ve an itina ile değerlendirilmeliydi

Ama asıl güzellik; su şırıltısı ve kuş sesleri eşliğinde şu saklı köşeye sığınmak ve orada kafa dinlendirmekte idi.

Birazdan kıvrımlı patika yoldan ellerinde fenerleriyle tek sıra halinde gelecek olan yedi cüceler, az ilerideki ahşap evin kapısını çalacak, kapıyı açan Pamuk Prenses cüceleri tek tek öpüp sevgiyle kucaklayacak, ben de az ilerideki köprüden geçecek olan hain cadıyı görünce saklandığım yerden çıkıp ayağına çelme takarak, doğru aşağıya, cup suyun içine düşürecek, akabinde sevinç kahkahaları atacaktım.

Çocukluk film arşivim ne zaman ormanvari bir yere varsam ilkin Pamuk Prenses filmini, peşinden de Robin Hood'u sahneletyordu düş alemimde... yapacak bişey yoktu... böyle buyuruyordu bilinçaltım ve hayal alemim! :)

Köprülerin neyden yapılırsa yapılsın, nasıl olursa olsun... illa ki bir güzelliği vardı ve tatilin güzelliklerine bir güzellik de onlardan birini bulmak, üstünde yol almak katıyordu.

Bu sığınak vakit bulundukça değerlendirilmeliydi... Zira zihin onun yol vereceği söz dizilerine terkedilmeli, oracıkta doğuveren her söz, her anlatı, her imge, her dize, her tümce yazıya dökülmeli, mutlaka ama mutlaka kayıt altına alınmalı idi...

Güzellik; içinden geleni yapabildiğin, yapabilecek zaman bulabildiğin sürece büyüyen, büyüdükçe sevindiren, mutlu eden büyülü, muazzam bir şey idi... Ve burada bir yerlerde bizi bekliyordu.... aranıp bulunmalıydı..

Bayram dahi tatile heba edilmemeli, elden geldiğince, olabildiğince bayram gibi karşılanmalı, kampta karşılaştığın herkesin -tanısan da tanımasan da- bayramı kutlanmalı, idi. Bayram sabahı pasta salonunda bulunan şu iki kurabiye dahi her şeyi ne iyi özetliyordu. Bir yan yaprak dökse de, bir yan hep bahar bahçe tutulmalıydı!

Güzellik; oraya buraya senin için serpiştirilmiş dev oyuncaklarla içindeki çocuğun sevinçlerine fırsat verebilmekte idi.Masaüstü versiyonlarıyla kıyaslandığında pek devasa görünen ve de oynarken oyuncularının gereğinden fazla efor sarfetmesine sebep olan, gün boyu güneşe nazır gece ise karanlığa garkolmuş, böylelikle de pek  tercih edilmeyen şu koca satranç setini görmek dahi pek keyifli... pek eğlenceli idi...

Hele ki çocukluğunun sekseklerini bulmak, beynin sana bişeyleri anımsatmaya çalışırken ayaklarının zıplayışlarına engel olamamak kamp oyunlarının belki de en sevimlisi en içe dokunanı idi.

Bu zevki tatmamış çocuk görürseniz, keşfettiğiniz anda öğretmekten kaçınmayın e mi!

Güzelliklerin damak boyutundaki farkı  ise; Hamur Sarayı'nın patlıcan ve domatesli kebaplarında olduğu kadar, Martı Çay Bahçesi'nin bu yaşıma dek yediğim en ince, en malzemesi bol, en leziz gözlemelerinde saklı idi...

Açan... yapan... pişiren ellere selam ile!

Güzellik; kapısına kilit vurulmuş olan diskoda ruha gıda bulamayınca, gıdayı tok ve pürüzsüz sesiyle, halk müziğimizin deyişlerini ve bozlaklarını enfes biçimde icra eden askerciği Türkü Evi'nde dinleyerek aramakta idi... Dinlerken babamın radyosundan ve TRT nin siyah-beyaz ekranından süzülen çocukluk türkülerimi anımsıyor... sözlere iştirak ederken, bu kadar geniş bir türkü repertuarımın olduğunu çeyrek asrı geçen birlikteliğimizde yeni keşfetmiş olan kocacığın hayretine maruz kalıyor, bu durumun yarattığı tebessüm ve şaşkınlık ile an'dan neşe derliyor, gülücükler saçıyordum.

Güzellik; neşeyi bulmakta,neşeyle dolmakta idi.



Kampın bir ucundan bir ucuna üç araç gidip geliyordu her gün... gün boyu.... Biri malzemeci askerin arkası sepetli sevimli mi sevimli bisikleti... Diğeri kamp sakinlerini getirip götüren laylaylom adındaki ring servisi... Bir diğeri de uçan haşaratları yok etmek için ilaç püskürtme aracı... İlk ikisini görmek mutluluk vericiydi. Zira pek sevimli taşıyıcılardı. Ama üçüncünün işlevi için keşke başka çözümler üretilseydi.

Güzellik; şu arıcığı çiçekten çiçeğe konarken görmekte, dünyasına yakından göz atabilmekte saklı idi. Sivri ve kara sinekler öldürülürken diğer bilumum uçan haşarat aynı kadere teslim edilmemeliydi.

İnsanoğlu teknolojiyi belli bir boyuta getirebilmişti ama huzuru hala doğada, doğalda arıyor, görmek ve yaşamak isteyeceği mutluluklar için ağaçtan, yapay bir benzerinden değil ağacın ta kendisinden medet umuyordu... ama taştan da vazgeçemiyordu.

Güzellik doğada, doğalda idi.

Güzellik; buraya not düşülmeye zaman bulunamayan daha nice keyifli an ve yaşantıyı yaşamış olmakta idi.

Son gece kamp ateşi yanarken, iç ses 9 günlük tatilden çıkardığı anafikire kısaca huzur tanımını yapıyor, ilaç gibi gelen bu özel günler için yaradanına şükranlarını sunuyor, sağlıkla/ağıztadıyla nicelerini diliyordu.

Huzur denilen içteki o şey; dönüş yolunda "Oh be tatil, ne iyi geldin!" dedirtiyordu.

Güzellik; tatilden güzellik derlemekte idi.

24 yorum:

  1. kareler içimi açtı, ferah ferah ne iyi gelmiştir...

    YanıtlaSil
  2. ne güzel anlatmışsınız,bende gezmiş kadar oldum :) Bir de sandaletlere bayıldım,çok güzel olmuş :) ellerinize sağlık,güle güle giyin..
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  3. Oh yarasın, devamı gelsin inşallah :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok çok teşekkürler...
      amin... amin... amin... :)

      Sil
  4. Benim de çok sevdiğim kamplardan biri. Yazlık Tekirdağ'da ve sık sık gideriz Marmara Ereğlisi kampına. Size de iyi geldiyse ne güzel.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En son 8 yıl önce gitmiştim.... Pek fazla şey değişmemiş... Böyle sakin, dingin kamp tatillerini seviyorum...

      Sil
  5. gerçek güzellik sensin. Allah'ın sana sunduğu güzellikleri gören gözlerinde güzellik. ne güzel anlatmışsın

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ayyy çok teşekkür ederim....
      yaşam felsefelerimden biri de "güzel bak, güzel gör"... sahip olduğum güzel şeyler için de hep şükür halindeyim... insan her vakit güzele rast gelemiyor.... arayıp bulmak, bulunca mutlu olmak gerek. :)

      Sil
  6. Çok güzel bir tatil olmuş, nice tatiller :)

    YanıtlaSil
  7. Ruşencim küsmüyüz yorumunu görünce hemen koştum geldim :) aşkolsun niye öyle dedin çok üzüldüm bilmeden veya istemeden birşey mi yaptım diye, inşallah öyle birşey olmamıştır, şu ara biraz tembelim ne bloğuma gelen yorumlara nede arkadaşlarıma uğrayıp iki satır yazamıyorum, tatil resimlerin şahane, bizim tatilede az kaldı ama bu resimlerden sonra şimdi hemen gitmek istiyorum valla, görüşmek üzere... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. alışkanlıklarım beni fena bağlıyor sanırım... her post girişimde blogum güncellenebilmiş mi diye ( daha önce bir kaç kez bu sorunu yaşadım) ilk koşup baktığım senin blogun oluyordu, bu kez kaybolmuş olduğunu gördüm... problem güncellenip güncellenemesinden değil, orada gerçekten yok olmuş olduğundanmış... hiç mahsuru yok, dedim ama yoksa küs müyüz diye düşünmekten de kendimi alamadım... açık açık sor ruşyena dedim... olmadığımıza sevindim. :)
      en yakın zamanda seni mutlu edecek tatiline kavuşmanı diliyorum deryacım... yüzlerce güzellik devşirip dönmen dileğiyle... sevgiler.

      Sil
  8. Güzelliklerin hiç eksilmesin ,çok büyük keyif aldım tatil yazınızdan ,çok teşekkürler.Sevgiler.

    YanıtlaSil
  9. butun paylastiklarin cok cok guzelll
    amaaaaa..
    iskelenin uzerinde yuruyen bir cift var..ya
    omur boyu beraber yuruyun..insallah
    bayildim o kareye:))))))opuyorum seni rusyena
    sevgiler...selamlar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. o çift kızımla babası.... :)
      beni de aralarına katıp teşekkürler ediyor, amin amin amin diyorum... :)

      Sil
    2. allah sizi hicbir zaman ayirmasin,,,opuyorum seni

      Sil
  10. harika bir tatil yazısı severek huzur bularak okudum.güzel bir tatil yaptığınıza sevindim hele üretilen güzelliklere hayran kaldım.sevgi ve sağlıkla kalın

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkür ederim...
      çok çok sevgiler...

      Sil
  11. Fotoğraflar zaten her şeyi anlatıyor Ruşencim çok güzel geçmiş belli seni okumakta ayrı bir keyif iyiki geldin sevgiler .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler Meltemcim.... sen de hoş geldin... tatil dönüşümüzden beri evin wireless ında problem var bağlanması ile kopması bir oluyor... iş yerimde ise takibimdeki blogları jet hızıyla tarayıp işime dönmek zorunda kalıyorum... ama bu işi de parça parça yapıyorum... :) yorumsuzluğum zamansızlığımdan....
      acısını çıkarmayı diliyor sevgilerimi yolluyorum.

      Sil
  12. Harika bir yer,çok güzel bir paylaşım olmuş,emeğinize sağlık....Banada beklerim,sevgiyle ; )

    YanıtlaSil