12 Ağustos 2014 Salı

11 ağustos 2014

Bütün hafta çalıştım... Az buz değil... Yoğunluk bu kıvama gelince evi otel gibi kullanmaya başlıyoruz. Otelin bay ya da bayan aşçılarından biri (kocacık ya da ben oluyoruz tabii) olur da akşamları saat 22.00 ve sonrasında fırsat bulur yemek yaparsa ertesi akşamın yemeği hazır oluyor ve evde yemek bulabiliyoruz. Aksi halde yemeksiz akşamlarda istikamet doooğru Askeri kamp... Hal böyle olunca da; denizine girip her türlü kamp keyfini gerçekleştirmiş ve gerçekleştirmekte olan pek mesut mekan kişilerine hayran hayran bakıp "hay bin kunduz! gün boyu didindim durdum ben de keyif yapmak istiyorum!" diyerek kah denize nazır çay bahçesinde kah da pasta salonunun püfür püfür verandasında, bir başka oturma pozisyonlu... lakin amacı keyif olan, buna rağmen eylem safhasında pek bir acınası kalan... "kafa dinleme, beyin boşaltma boyutu"na geçiş yapıyoruz. Gün boyu başka bi şey yapmamış olan bedenin sandalye üstü rehavet zevki ne kadar olursa tabii... Ayaklar boing boing yapabilir...Beden gün boyu aldığı pozisyonu burada da almaktan sıkılmış, bunalmış olabilir... Lakin... Aslolan ruh ve beyindir!

İyi ki uyku var... (Beynimin bana uygun gördüğü süre her ne kadar 6 saatcik kadar olsa bile)...

İyi ki içimdeki çalışkan ve düzenli hatun var...  Yeri geldiğinde evinde bir şeyleri aksatmayı göze alsa da işine sadık.. işinde planlı, programlı, disiplinli...

İyi ki bu hatunun sabahları kendine ayırabildiği geniş geniş zamanları var... Tığ ile ipi buluşturup ruhunu sevdiği şeylerle besleyecek kadar...

İyi ki bir de Pazar'ları var... Her yedi günde bir tazelenip sıfırlanıp her yeni haftaya yeniden umutla, istekle ve şükranla başlatacak kadar.

Ağustos burada pek sıcak... pek kavurucu... pek nemli... pek yapış yapış... Mevsim söylenmekte olan teorik habere yaklaşıp tıpatıp gerçeğine dönüşmekte sanırım... Süresi uzun şiddeti pek yüksek, aralıksız yaz yağmurlarımız var. Söylenen o ki tropikal iklime dönüşmekteymiş iklim yapımız. Son yağmurla test ettik, onayladık. Öyle deli, öyle çılgın yağdı ki, bir çok yerde ciddi hasarlara yol açtı. Daha önce zaman zaman taşlı plajından, tarlalarından, meyve bahçelerinden, kayıklarından, karavanlarından, masmavi Saroz'undan, yeşilinden, çiçeğinden, ağacından renk renk çeşit çeşit kareler paylaştığım Yeniköy Sahili ve Büyük Bahçeler, bu azgın, bu coşkun yağmurdan ve onun sebep olduğu taşkın bir selden fazlsıyla nasibini aldı geçen hafta... Felaket sonrası oraya gidenlerin facebook paylaşımlarından bir miktar haberdar olsak da gidip yerinde görelim, ne imiş, nasılmış, dedik... gittik bu Pazar...

Gördüklerimin adı tamı tamına felaket idi...
Büyük Bahçelerin konumlandığı koca vadi, derelerin dolup taşması ile tamamen su altında kalmış... bu yaman akıntı yolunun üstünde ne varsa getirip sahile bırakmış... yetmemiş... sahildeki kayıkları ve kimi barakaları denize sürüklemiş...
Küçük küçük taşlarla kaplı plajı, bağ-bahçe-tarla-tapan toprağı ile doldurmuş..
Envai çeşit atık malzeme...
Sanki kocaman bir el plaja parmaklarını batırmış, sonra elini denize doğru çekerek kocaman, derin derin oyuklar açmış... İçine girdiğinde ayak bileklerine kadar gelen kıyı, insan boyunu aşan böyle böyle büyük ve derin çukurlarla dolu şimdi.
Bir kaç gün öncesine dek çamur ve balçık olan, şimdilerde kurumuş topraklarda ölü kaplumbağalar ve yılanlar...
Bataklık olmaya aday, kıyıdan bağı kopmuş koca koca su birikintileri...

Bir afet...
"İyi ki insan canına mal olmamış" dedirtmekle gazabını bir nebze de olsa söndürten, buradan iç ferahlatan, lakin hayli de burkan büyük bir felaket.

Epey fotoğraf ve video görüntüsü derledik buradan... İlgili sosyal paylaşım ağlarında paylaşıldı ve paylaşılmakta bu görüntüler... Burada blogumda paylaşmak ve paylaşmamak üzerine gidip gidip geldim... Paylaşmama kararı aldım... Öyle ki, ne burada görünen ne de gösterilen kadar hepimizin hayatı... yaşadıkları... gözönündekiler gerçekliğimizin ne kadarı?

O gün yine de... "Pazar'dan pırıltı derleyicisi" idi ruhum... "detay yakalayıcısı"... "mutlu anlar devşiricisi"...

Şimdi onlardan söz etme zamanı...
Güzel ve iyi şeyler... neşeli şeyler... keyifli şeyler...

İnsanı sağaltan.... saran ve kucaklayan........................ sımsıcak... ışıl ışıl... şırıl şırıl... pırıl pırıl şeyler...

Sözü fotoğraflara bırakma zamanı....













3 yorum:

  1. rusyena...sohpet guzel...kareler guzel...
    sen cok hos cikmisin:))))
    paylasimlarindan cok yogun yasadigini anliyorum!
    her sey zamaninda guzel
    kendini yipratmadan yoluna devam et..sevdiceginle
    sevgilerimi birakiyorum,,,gozumun onunde hala ay ciceklerinin icindeki halin:))))))))))

    YanıtlaSil
  2. bayıldım yaaa çok güzel :)))
    banada beklerim www.kiriksemsiye.blogspot.com
    sevgiler

    YanıtlaSil
  3. Ruşencim keşke hayat hep istediğimiz gibi olsa kötü hiçbir şey yaşanmasa ama olmuyor işte ...
    Fotograflarınla içimi açtın hepsi çok güzel sende öyle sevgiler.

    YanıtlaSil