3 Şubat 2013 Pazar

Kömür Limanı - şubat 2013

Çok değil... daha geçen hafta bugün, kış gibi bir kış günü paylaşmıştım burada... Sıcaklık eksi ikileri bulmuştu ve lapa lapa kar yağmıştı. Oysa bugün artı ondokuz dereceyi gördü Gelibolu. Beraberinde kuvvetli bir lodos olsa da oldukça ılıman bir gündü bugün.

Kırlar mı çağırıyordu bizi, biz mi illa ki gitmeliydik. Otomobilimize atladık ve çok da uzak olmayan köy yollarından birine daldık en kısa zamanda... Böğürtlenlerimi, yabani eriklerimi, papatyalarımı, gelinciklerimi topladığım, çeşmelerinden kana kana su içtiğim yol burası... Fındıklı Köyü yolu... Doğa sessiz, uykuda...  kıştan hiç iz yok... yapraklarını dökmüş ağaçlara, sürülmemiş tarlalardaki yeşil otlara bakınca sanki sonbahar yeni gelmiş gibi... Oysa biliyoruz ki nice soğuk, alabildiğince yağmurlu günler ve gecelerden sonra arkası bahar... Yeşillenip, alacalanacağı güne kadar karnında saklıyor tüm güzelliklerini...

Derken... kıyısında bi vakitler piknik yaptığımız, son fotoğraflarını şurada paylaştığım, çok sevdiğim dere kenarında buluyoruz kendimizi... Yol boyunca hissettiğim duygu burada pekişiyor.... yerlere örtü gibi yayılan kuru yapraklardan.... tıpkı sonbahar... tıpkı güz.

Dere yaz boyunca hiç göremeyeceğimiz güzellikte... yoğun ve şırıl şırıl akıp az ileride, taşların üzerinden dökülerek minik bir şelaleye dönüşüyor. Oturup seyre dalıyorum... İçime huzur akıyor!

Böyle bitmemeli bu güzellik... Akıntının başına gidiyor, kurumuş yapraklardan gemiler yüzdürüyorum... Bir zamanlar, yetmişli yıllarda, annemin mutfak ya da soba artığı yanmış kibrit parçalarını ve orada burada bulduğum minicik dalları; kaldırım kenarlarında yol bulmuş yağmurdan arta kalan küçücük daracık dereciklerde yüzdüren çocukluğum geliyor aklıma... Çöp parçalarımın peşinden  sokakları aşıp gidişlerim... Yapraklarımın peşinden minyatür şelaleme kadar gidip gidip geliyorum. :)

Bir saate yakın bir zaman geçiriyoruz orada... Gün bu kadarla bitmemeli...
Otomobilimize atlayıp Fındıklı Köyü'ne doğru yol alıyoruz. Çeşmeler gürül gürül akıyor. Böğürtlen dalları, erik ağaçları, papatya-gelincik tarlaları hepsi ama hepsi uykuda... Köye kadar gelmekle de bitmemeli bu gezi... Oysa köyün devamı bir tarafı uçurum olan Kömür Limanı yolu... Ya yollar yağmur ve kar etkisiyle bozulmuş ve gidilmeyecek durumda ise... karşı yönden gelen bir traktördeki sürücü sorumuza gereken yanıtı veriyor. Yol yer yer bozuk ama hiç gidilemeyecek gibi de değil. Devam ediyoruz.

Şu gölet geçen yıl orada yoktu hiç. Yağmur suları ile doğal olarak oluşmuş... Yemyeşil alana ne hoş görüntü katmış değil mi?

İnekler mutlu mesut otluyor. Çobanlara el sallayıp yolumuza devam ediyoruz.
Bir kenarı uçurumlu yola girince lodosun şiddeti daha da artıyor. Durup aşağılara bakılacak gibi değil. Ama şu sürpriz papatya için durup görüntü almalı... Kış ortasında papatya... yalancı da olsa...

Sonunda her gidişimizde durup göz kiramızı aldığımız dönemeçte Kömür Limanı ve vadi tüm güzelliğiyle önümüzde... Lodosa kulak verip çok kenara gitmeden bir iki kare alıp öyle inmeli...

Limanın yaz - kış müdavimleri var... Balıkçılar ve profesyonel dalgıçlar...
Kimseleri rahatsız etmeden bir kaç kare de limana özgü parçalardan alınmalı...
Burada konut yapmak yasak... Konteynır ve baraka tipinde barınaklar...

Bu kayıklar ise çok çok eksiydi. Kışın yağmurundan, karından sanırım... baharda elden geçiriliyorlardır.

Lodos denizi de etkilemiş, sık sık dalgaları köpürtüp kabartıyordu. Kıyıya vuran her dalga şlap sesiyle geliyor, sonra taşları hışşşşş gibi bir sesle geriye çekerek şıpırtılı bir uğultu yaratıyordu. O anda çocukluğum yine çıka geldi ve iki avuç içimle kulaklarımı kapatıp açıp bu seslere melodik bir aksan verdim... Hiç denemediyseniz böyle bir ortamda mutlaka deneyin... çok zevkli. :)

Temiz denizlerin kıyılarında deniz kabukları pek fazla, hatta bazılarında hiç olmaz... Kömür Limanı kıyısı da öyle kıyılardan biri... Tüm sahili gidip geldim, bi tanecik deniz kabuğuna rastlamadım... Çok parlak, küçük çakıl taşları buldum ama...
Papatya mevsimi gelince,  yine yolumuz düşer dilerim... Papatyalar buraya ne çok yakışıyor ve ben bir masalın içinde kaybolup gidiyorum işte o zaman... :)

Yeni haftamız güzelliklerle gelsin!... 
Herkese sevgiler!


19 yorum:

  1. bizim burda da yaz havası vardı, her zamanki gibi harika pozitif fotolar...

    YanıtlaSil
  2. ruşencim yine süper manzaralar.. çok güzel bir gün olmuş :)

    YanıtlaSil
  3. Güzelmiş gerçekten, bütün gün evde tıkılıp kaldıktan sonra iyi geldi, sağolasın :)

    YanıtlaSil
  4. Aman Allahım şiir gibisin sen,sen gezerken sizinle geziyorum sanki, zaten gidemem o gittiğin yerlere pek aklım yerindeyken ama böyle gitmiş kadar oldum.Enfes manzaralar hele o gölet, hele bu mevsimde inanılmaz, keyfin hep daim olsun Ruşyenacığım... Sevgiler...

    YanıtlaSil
  5. sanki oralara gitmiş gibi hissettim resimlerin ve anlatımın harika,hele çakıl taşlarına içim gitti.ahh orada olsamda toplasam dedim.neler yapılır neler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok resim eliyor, gördüğüm güzelliklerin belli başlarına değinebiliyorum aslında ne çok detay var... :)

      Sil
  6. çok özendim ya :)) çok güzel bi yermiş gelibolu giidp görüp gezmiş kadar oldum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bu duyguyu yarattığıma sevindim... ama...
      gerçeği anlatımdakinden çok daha büyüleyici... :)

      Sil
  7. umarım birgün imkanım olurda bende bu yerleri gezerim :)

    YanıtlaSil
  8. Ne kadar güzel bir post olmuş. Sanki denizin sesini duydum. Papatyalar açınca o güzel yere yine git. Sepetini unutma ama.

    YanıtlaSil
  9. hiç unutur muyum... hep hayallerimde... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ne guzel bahar gelmis,guzel Turkiyeme.buralar gibi 12 ay soguk ve yagmurlu degil.

      Sil
    2. yalancı bahardı ama... bugün poyraz vardı, soğuktu... kışın arada bizi böyle mutlu eden iklimimiz var neyse ki... 12 ay soğuk ve yağmurlu hava bünyeme iyi gelmezdi eminim... nasıl koşardım kırlara... :(

      Sil
  10. çok güzel anlatmışsın sanki orada hissettim kendimi ...

    YanıtlaSil