28 Haziran 2016 Salı

terrace life - my crochet summer hat

İstanbul zorunluluğumun 4üncüsünden henüz döndüm, tam anlamıyla ayağımın tozu ile yazıyorum bu postu... Neden ki!... Olsa olsa artık benim de kocam sülaleli oluşumdan sanırım:) 29 yıldır tanıdığım herkes bir yere gidip döndüğünde Gelibolu'ya varmış olmanın huzurundan, güzelliğinden bahserder(di), ben de anlam veremezdim.... Misal mis gibi Çanakkale'ye, adaya vesaire gidip gezmiş gelmiştir, ama sanki çok kötü bir yerden harikulade bir yere gelmiş gibi, en süslü sözlerle illa Gelibolu diye tutturur. Kocacık da dahil... Şaştım, kaldım... aynı sözcükler son 2 İstanbul dönüşünde benim de ağzımdan dökülmekte... :)

Laf aramızda Çapa da beni sevdi... 5. buluşmaya randevu verdi... İstanbul'la kapı komşusu olduk artık.

Bu arada, Haziranı da yemiş, yutmuşuz... Ne çabuk!

Yaz okulumun ikinci haftasındayım... Haftada üç yarım gün... sabah 10.00 dan öğleyin 13.10 a dek...

Olmasa idi yaşamımda bariz bir boşluk olacaktı.... alışmışım... Özellikle ramazan süresince uzaklara pek fazla gidilmeyince, kuzucuklarla birarada olmak iyi geliyor bana... Kalan zamanlarda da bol bol evdeyim zaten... "Home sweet home" modunda yaşıyorum tamamen...

Çoğunlukla hobi odamda ve terastayım... Terası neşeli bir bahçe havasına getirme çabasındayım...

(Derdimiz yok çabaları ya da fotoları değil tabii bunlar, 
derdi verene gönülden tevekkül ettik... 

Elhamdülillah!)

Herkesin evinde, öyle ya da böyle, mutluluk enjekte edecek sığınakları olmalı. Bu sığınaklarda geçirilmiş her an, anı kutucuğuna bırakılmış birer "mutlu anı" parçası... o kutucuk açıldığında etrafa en çok onlar saçılsın! :)

Boş günleri fırsat bilip aklımdaki boyama planlamalarımın bazılarını gerçekleştirme fırsatı buldum, bazıları beklemede...

Renklerle bir arada olmaya devam...

Çiçeklenmeye de....




Ve tabii örmeye de devam...
Bu kez bir yaz şapkası ördüm kendime... Siyah bir dantel parçası ile de süsledim...
Ben çok sevdim...






Şapkamın bitmesine iki sıra kalmıştı ki... gidip yeni bir yumak daha almak zorunda kaldım... (korkarım ben kalan iplerimi hiç bir zaman bitiremeyeceğim. :)

Kalan ipimle belki bir de çanta örerim. :)
Ve yine yetmez.... yine devamını alırım... :)




14 Haziran 2016 Salı

hello blog!

Hüüüfffff.... Püüüfffff...
Bir karış toz olmuş buralar!.. :)

Nereden başlasam.... Blog yazmak düşüncesiyle oturmayınca bilemedim... :)

Kuzucuk, minnoşcuğumla başlayabilirim...
Hala... bu yaşında dahi, kızçesinin telefonunu "kuzucuk, minnoşcuk, nanneeeeem" diye açan bir anne yazıyor bu satırları... Tuhaf geldi ise mazur görün. :) yine de her zaman yapmıyorum... bazen... :)

Evet... benim için hala kuzucuk, minnoşcuk olan kızım, dünya evine girdi, evlendi-barklandı. Tek dileğim mutlulukları daim olsun... sevgileri-saygıları hiç eksilmesin...

Dolayısı ile... kayınvalide oldum ben... :)
Eşime "baba", bana da "anne" diyen bir de oğlumuz var artık.


Bu sebeple çok koşturmacalı günler, haftalar, aylar geçti hayatımdan... Çalıştığım iki kurumun sorumlulukları çok fazla zamanımı aldı. Kendime dönüp de "bugün nasılım" diye soramadım. Gözlüğümü kaybetmesem göz doktoruna gidecek zamanım yoktu. Yine mecburiyetten, araya üç İstanbul zorunluluğu sıkıştırdım. Sırada dördüncüsü var... Çanakkale'ye gitmek gezmek için değil, hep zorunluluktandı... hastane... alışveriş... İyi ki bir saat ötemizde Çanakkale gibi -çok büyük olmasa da- ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimiz bir şehir var. Olmasa ne yapardım bilemiyorum. Çünkü gün geldi yalnızca iki ya da üç saat için gitmek zorunda kaldım... Dersler, öğrenciler ve sorumluluklar beni bekliyordu...

Ve tatildeyim şimdi...
Yaz okulu olma ihtimali var... her gün olmayacağı için zorlamayacak beni... hem en önemli koşturmacam da bitti.

Bir kaç gün öncesi itibariyle örgülerime dönebildim nihayet... Elimdeki bir kaç yarım işi bitirip yeni şeyler üretmek hayalim.

Evde olmanın tadını da çıkarmak istiyorum... Tabir-i caizse -bazı günler- yan gelip yatmak... canım ne isterse onu yapmak... :)

Fırsat buldukça kırlara, denize, doğaya koşmak...

Ve tabii yeni projelere yelken açmak... okumayı planladığım kitapları okumak...

İnşallah!

Bu arada, koşturmacalı günlerde boş durmadım, iki arada bir derede hayalimdeki iki şeyi gerçekleştirdim... İlki bir ağaç parçasını beyaza boyayıp kuş evleri ile süsleyerek, diğeri otomobilimizin eski lastiklerini renk renk boyayarak terasımıza dekor yapmak idi. Lastikler beni pek cezbetmese de (çünkü çok büyük kaldılar), beyaz ağacıma bayıldım.


Şimdilik bu kadar... Blogum güncellenme sorunu yaşıyor yine... Ben onu ihmal ettikçe o da bana küsüp kapris yapıyor sanırım... :) ... gidip bi feedburner optimizasyonu yapayım, olur yine umarım... :(