Yine de diyorum ya, burada hoş ve güzel anılar biriktirmeyi seviyorum... hoş ve güzel fotoğrafları... dakikaları...
Benim günlüğümün asıl meselesi bu...
Ama bazı şeyler var ki yazmak kendiliğinden geliyor. O zaman da klavyenin tuşlarına olabildiğince hafif tıklamaya gayret ediyorum... Mümkün olduğunca yapabiliyorum da sanırım... yani bana öyle geliyor... :)
Dün kayda değer önemli bir detay olmadı desem yeridir. Zoraki ve bile-isteye bayramlaşmalar rutini ile bayrama özel ama pek sıradan bir gündü dün. Büryan yemeğe çağrılıp da, etleri afiyetle lüpletilip kalan tiftiklenmiş bir parça et ve bolca pilav ile üstünde onlarca tavuk eşelenmiş havasındaki tepsinin yarattığı şoku buralara kayıt düşsem mi acaba? Hali vakti yerinde edaları ile burunları havada, kimseleri beğenmez bu kimselerin çağırdıkları misafirin önüne -görgüsüzce- artık tepsiyi çıkarmalarını hangi insani duruma sığdırmalı da hoşgörü mekanizma mı devreye sokmalıyım? Tamam tek tepsiye onlarca çatal kaşığın daldığı kültürünüzü aşıp kişiye özel tabak formuna geçememiş olabilirsiniz..... ama önceki misafirlerden arta kalan şeyleri tepsinin bir tarafına tekrar yığıp gelen konuklara ikram etmek de ne ola ki?
Olsa olsa görgüsüzlüğün daniskasının kat kat kat kat katları...
Kocacıkla aynı anda nasıl söylediysek... "Biz yedik de geldik!"
Ha ha ha ha....
Eve gelir gelmez ilk işim büryan yapmak oldu... Her bayram yapıyordum aslında... Bu bayram böyle özel çağrılınca... ne bileyim işte...
Aslında aynı tepsiden yemeyeni tefe koyup öttürdükleri için yemeği de göze almıştım... Kimselerin değmediği bir kenardan iki-üç çatal alır, yiyebildiğim kadar yerim demiştim... Ama bu kadarı aklıma gelmemişti... Ben bunları çağırdım, tepsiden biraz başka bir kaba bölüp ayırayım gelince yesinler, demek de zatların aklına mı gelmedi acaba? Hayret ! Analı kızlı ve hatta oğullu nasıl da bilirkişidirler, nasıl da yargılayıcıdırlar her konuda... Nasıl da gelememiş akıllarına!!!!!!
Günlüğüm bugün itibariyle olaylı, kişili ve öyküleştirilmiş bir ilk posta kavuşmuş oldu sayelerinde... Bu da buraya kapak olsun! Bana ve kızıma da önemli bir kayıt olsun... Ben ileriki zamanlarda dönüp baktıkça hatırlayıp güleyim... Kızım da o ev(ler)e gidecek olduğunda başına gelebilecekler konusunda şimdiden ciddi bir ders alsın. Karnını bi güzel doyurup öyle gitsin. :)
Ve geçelim bugünün keyifli anlarına...
Sevgili blog, 14 ay aradan sonra bugün yine Tekirdağ'daydık biz. Bu sabah kına malzemesi ve nikah şekeri teslimatım, bu akşam ve yarın akşam da havai fişek organizasyonlarımız olmasa idi üç günlük tatilimiz için olabildiğince uzaklara ve hatta adını da koyup doğru Cunda'ya gitmeyi planlamıştık. Ama olmadı. Biz de günübirlik olarak gidebileceğimiz en uzak yere gitmeyi kararlaştırdık. Karardan Tekirdağ çıktı. Gelibolu'dan önce yaşadığımız yer ve bi dolu anı barındıran eski yuvamız olması sebebiyle de pek bi özlemiştik... İyi oldu.
Dünün rutininden ve de hüsranından sonra bugün yaşadığım her dakika nasıl huzur verici nasıl keyifliydi, sen tahmin edebilirsin artık...
Her daim tıklım tıkış olan Kumbağ askeri kampı salt bir kaç kişiye tahsis edilmiş gibiydi bugün nasılsa... Tekirdağ'a girer girmez ilk oraya gitmiş olmakla yolculuğun yorgunluğunu kat be kat attığımızı söylemeliyim... Denize girmesek de denize nazır her ortam bize büyük huzur ve büyük keyif verdi.
İşte fotoğraflar...
Kumbağ dinlencesinden sonra istikamet şehrin diğer ucundaki bir zamanların Maxi'si şimdilerin YSK Center'ı oldu. Her gidişimizde yeniliklerle karşılayan alışveriş merkezi bu kez en üst katını sinemalara ayırmış, giriş katını ise üç emli migrosa terketmişti. Bu değişiklikle zemin katta beni büyüleyici şeyler karşılayacak diye umsam da vasat reyonlar bulduğumu itiraf etmeliyim. Zamanımız olsaydı film izlemek isterdik oysa. Yine de panolardan beğendiğim filmlerin şimdilerde vizyona girmemiş olmalarına sevinmedim değil. Teselli oldu bi bakıma... :)
Sonrasında ise uzun saatlerimizi geçireceğimiz Tekira ve akabinde sahil yürüyüşünde aldık soluğu.
Çarşı-pazar tatil, dükkanların yüzde doksanı kapalı idi...
Gezilemedi...
İki gündür hiç tatlı ve şekerleme vesaire yemeyen ben bugün kendimi fıstıklı kornetle ödüllendirdim.
İpin ucu kaçtı sonra... Bir de bol soslu ve yağlı iskender.... Neyse ki künefe söz konusu olunca ancak devreye girebildi iradem...
Neyse ki!
bol keyifli bir gün olmuş, diğer mevzuya gelince bir daha o eve adım atmayın derim, çok ama çok ayıp!!!!
YanıtlaSilah swotpiscescım, aradaki mecburi bağ olmasa... bayramdaaaaan bayrama moduna getirdim ama... bi dahaki bayrama en fazla üç dakika...
YanıtlaSil:)
Her kim ise çok ayıp etmişler. Çağın gerisinde kendilerini ısrarla değiştirmek istemeyen görgüsüz insanlarımız var. Bazen bunlardan birileride akrabamız olabiliyor ama atsan atılmaz,satsan satılmaz. Dediğiniz gibi bayramdan bayrama az görüşmekte yarar var..Diğer kareler her zamanki gibi çok hoş..sevgiler.
YanıtlaSilaynen öyle başakcım... aldıklarıyla, yaptıklarıyla ona buna hava atan, kimseleri beğenmeyen bu insanlar görgüsüzlükte tavan yapmış durumdalar... 25 yıldır o kadar çok örnek biriktirdim ki... tam romanlık... tam filmlik...
Silatsan atılmıyor işte... kendini soyutlamak en iyisi...
ruşenciğim,
YanıtlaSilbaşta okurken bayram kötü geçmiş galiba diye düşündüm ama,
bayram coşkunuzu bozamamış o "büryan daveti"
sevdiklerinle birlikte nice çok güzel bayramlara:)
teşekkürler cepaynam...
YanıtlaSilbüryan konusunda gelişmeler var... bilahare paylaşıciiimmm. :)
güldüm,benim de böyle bir hatıram vardı....ama bakıyorum çok iyi vakit geçirmişsin...gelişmeleri bekliyorum.
YanıtlaSilaz önce yazdım... bi sonraki postta mazescim... :)
YanıtlaSilQuerida estou visitando o seu cantinho e estou maravilhada com tantas novidades.
YanıtlaSilO seu vestido é muito bonito!
Te desejo uma linda e abençoada noite.
Beijinho no coração.