Bugün yine Kilitbahir'deki askeri kampta idik.
Bir önceki gidişimizde evlat ve en dost varken ne kadar hareketli ise bugün onlarsız epeyce bir sakin ve yavaş yaşanıyordu her şey. Anılar taze olunca sık sık kulaklarını çınlattık. Yetinmedik telefonla an'a ortak ettik bi ara.
En çok denizi seyrettim.
Bi dolu yelkenli geçti.
Yine büyük büyük gemiler... hem sağdan hem soldan...
Deniz Saroz'a göre oldukça sıcak... kum ise cayır cayırdı yine.
Sıcaklık dayanılmaz oldukça gölgelere kaçtık.
Kocacık sürpriz yapmış havai fişekleri getirttiği firmadan oyun kağıtları da istemiş ve plaj çantasının içine iki deste oyun kağıdı atmış. 98'de internetle tanış olmadan önceki yıllarda, uzun gecelerde okey, domino, tavla, satranç ve bi dolu kağıt oyunu oynardık biz. Belki yine oynarız diye...
Pişti ve pis yedili oynadık.
Gün ağır modda tüm sükuneti ile yaşanıp akşama evrilirken "şu tembel günü biraz hareketlendirelim bari" diyerek, Kilitbahir'in tarihi, turistik bir kaç yerini gezmeye karar verdik.
Kalesine ve tabyalarına bilmem kaçıncı kez bir ziyaretimiz daha oldu.
Sonra Seyit Onbaşı anısına yapılan anıt heykelin bulunduğu yere gittik.
Hediyelik eşya satanlardan hoşumuza gidebilecek ıvır zıvırlar baktık.
Tüm bu yaşananlar keyifli anlardı ama günün en keyifli an'ını ise eve dönerken yaşadık. Aslında amacımız her zaman olduğu gibi yol kenarına kurulan tezgahlardan sebze-meyve alıp evimize dönmekti. Oysa keyifli bir sürpriz an sessizce beni bekliyormuş. :)
Yol kenarlarında tarlalarındaki ürünleri satan bi dolu satıcı var. tesadüfen birinin yanında durduk. Domates almak istediğimizi söyleyince satıcı "geçin tarlaya kendi ellerinizle toplayın" demesin mi! Sanki düşüncelerimi okur gibi... O an satıcının satış yaptığı çardağın arkasındaki domates tarlasına bakarak tarlada domates topladığımı hayal ediyordum ben... Elimde de sepetimle... Oysa sepet filan almamıştım yanıma... Satıcının teklifine "olur, vaktimiz var nasılsa" dediğimizde, toplayacağımız domatesleri elimize tutuşturduğu poşete koymak üzere yürümeye başlamıştık bile... Ama birden üst raftaki sepetler ilişti gözüme... "Sağdan ikinci sepet ne kadar?" dedim... "5 lira" dedi. "Olmaz" dedim, "üç liraya verirsen alırım", durdu bi süre sonra "verdim gitti" dedi. Sepetimle birlikte bir peri masalının içine daha düşmüş, tarladan kendi ellerimle topladığım domatesleri tek tek sepetime atıyordum az sonra. :)
Kocacık da fotoğraf makinesini kapmış. Her zamanki gibi an'ı ölümsüzleştiriyordu. :)
2 kilo domates bu kadar uzun zamanda mı toplanır? Aheste aheste topladım vallahi! :)
Bu doping bana bir hafta gider. Yeter ki güzel geçsin haftamız!
ohhh!Sefanız olsun! ne iyi etmişsiniz:))
YanıtlaSilBela colheita.
YanıtlaSilbeijos!
Güzel bir gün olmuş. Taze taze dalından toplanan domateslerin kokusu da mis gibi ayrı bir güzellik olmuştur.. sevgiler.
YanıtlaSilNe güzel keyifli bir gün olmuş dalından toplanan domatesin tadı da bir başka güzel olur afiyet olsun.
YanıtlaSilDomatesi toplamak bile zor geliyor bize. Ya yetiştirmek? Şimdi onlar sepette mis gibi kokmuştur.
YanıtlaSilhepsi hoş da...
YanıtlaSilo dometeslerin kokusu nasıl güzeldirrrrrrr:)
Çok güzel doyumsuz bir gün geçirmişsin Ruşencim.Eşinde çok güzel fotoğraflamış.Domateslerde harika.Geçen sene bizde Bağ Evi için bir tarla sahibi ile anlaşmıştık.Gidip kendimiz topluyorduk.Tarladaki kokusu bir başkadır bilirim:)) Canım rica etsem benim bloguma girermisin yine aynı uyarıyı veriyormu.Haber verdiğin içinde çok teşekkürler.İkinci kere başıma geliyor:((
YanıtlaSil