Bir ilginçlik daha oldu ki onu da paylaşıp günün postuna öyle geçeyim. :) Yaklaşık 20 gün kadar önce müstakbel bir anneanneye dünyaya gelecek torunu için mavı ciciler hazırlamıştım... mavili takı yastığı... anı defteri... sepet... bebişin ismine özel şekerler... vb. Düşünün bebeğin adı dahi konmuştu... Ancak Cumartesi sabahı müstakbel dede tüm alınanları getirip "bunları geri alıp bize pembelerinden yapar mısınız, bebeğimiz kız oldu da" demesin mi? Tüm o işlerimin içine bu değişimi de sıkıştırdım çaresiz...
Yurt dışında yaşayan anne-baba gittikleri çeşitli sağlık kuruluşlarının ileri tetkik ve araştırmalarına dünyanın parasını vermişler... ve.... tüm doktorlar ağız birliği yapmışcasına bebeğiniz erkek olacak demiş... Sonuç tam tersi... Tabii anne ile babanın yaşadığı şaşkınlığı siz düşünün... Dede bana anlatırken hala şokta idi... Kızının manevi anlamda zarar gördüğü için dava açacağını söyledi. Ben olsaydım bebeğimin sağlıklı olduğuna şükreder ve bunu komik bir anı olarak anımsamak üzere belleğimin tozlu raflarına kaldırırdım... :)
Gelelim günün postuna...
Koskocaman bir yıl, hatta 14 ay geçmiş üstünden... Çimpe Kalesi'ni ilk nasıl keşfettiğimizi geçen yıl şurada paylaşmıştım sizlerle... En yakın zaman bu zamanmış... :)
Neyse ki bir yıldan bu yana önemli bir değişiklik yok... hatta belirgin bir değişiklik de yok... Neyse ki diyorum ama bu kendi adıma görsel bir kayıp için.... oysa kayıp büyük... yapılar hala öyle bakımsız ve hala öyle atıl durumda çünkü... sanki tarihin yavaş yavaş yutuculuğuna , doğanın için için yok ediciliğine çaresizce teslim edilmiş gibi...
Gelibolu'nun fetih tarihi 1354... Kale ise tam iki yıl sonra, 1356 da alınmış... Bazı tarih kitapları kalenin alınmadığını, Orhan Bey'in oğlu Süleyman Paşa'nın Edirne'yi kuşatan Bulgar ve Sırp kuvvetlerini bozarak Bizans'a yardım etmesi sonucunda kalenin hediye edildiğini yazıyor... Doğrusu bu konuda net bir bilgim yok...
Kale tek bir yapıdan oluşmuyor. Arka tarafları Saroz'a bakan sıra sıra yapılar var... Avluya kadar gelen patika yol bu yapıların ortasına denk geldiği için araçtan inişte yapıların bir kısmı sağınızda bir kısmı da solunuzda kalıyor.
Her bir yapının içi uzun bir koridor gibi... Arka duvarlarında minik iki pencere bulunuyor... Arkadan gelebilecek tehlikeleri görebilmek için sanırım...
Hemen hemen her yapının yanında ya da üstünde incir ağaçları var... İncirler tamamen organik...
Birbirine benzeyen bu tekil yapıların dışında en başta ve en sonda iki farklı yapı var... Etrafı duvarlarla çevrili, merdivenle inilen büyükçe bir alan biri...
Pencerelerin şekli çok ilginç... geniş açıdan dar açıya doğru bir darlık sözkonusu... Mimarisinin bir gerekçesi olmalı... Bilgim yok ama ok atma yerleri olabileceği gibi bir intiba oluştu bende... Yine de emin değilim...
Bu arada son iki fotoyu editlemeyi unutmuşum yine... Bu kadarını dahi becerip paylaşıma sunduğum için çok çok sevinerek bu postu burada bitireyim en iyisi...
Ben evde keyif yapmayı özledim de... :)
Şöyle bi battaniyemin altına girip yeni kitabıma gömülmek istiyorum...:)
Dün Keşan'daydım... yine koşturmacalardaydım...
Özledim bea! :)
fotoğraflar çok güzel ruşen abla..ama doğru tarihimize duyarsızız maalesef..bu arada kolay gelsin yardıma gelelim sana :)
YanıtlaSiltarih@ntvmsnbc.com'a mail atarsan tarihi yapılar ile ilgileniyorlar bildiğim kadarıyla,tarihine sahip çık diye reklamları var çünkü,arayın diyorlar..
Hep böyle bereketli kazanclarin olsun insallah,fotograflar cok güzel,paylasimlarin icin sag ol,sevgiler...
YanıtlaSilORALARIN HER YERİ TARİH KOKUYOR .RESİMLER ANLATIM ÇOK GÜZEL BU KADAR İŞİNİN ARASINDA ZAMAN AYIRIP YAZDIĞIN İÇİN TEŞEKKÜRLER.
YanıtlaSiltarihe bende cok önem veriyorum bayilirim böyler yerlere gidip gezmesini...
YanıtlaSil