28 Mayıs 2015 Perşembe

crochet bohème

Ruhuma iyi gelen videoları paylaşmayalı çok zaman olmuş... :)

İyi seyirler!


24 Mayıs 2015 Pazar

24 mayıs 2015

Nesnelerle aramda zaman içinde sıkı bir bağ oluştuğu gibi insanlarla da oluşuyor. Ama ben bunu frenleme yoluna gidiyorum çoğu zaman... yine de tam başaramıyorum. Uzun süre bir şeyler paylaştığım insanlar gün gelip yaşamımın bir parçası oluveriyorlar. Oysa belki de doğru olan diğer çoğu insanın yaptığı gibi yaşama giren her insana geçici gözle bakmak... Bunu kolayca başaran ve yaşamlarına girip çıkanları önemsemeyen, insan mevhumunu hiç de ciddiye almayan insanlar daha az acı çekiyorlar. Daha zor inciniyorlar...

Ben düşünceleri önemsememe konusunda iyiyim... ama insanın kendisini önemserim... İnsani özelliklerini kaybetmediğini gördüğüm her insanı önemsemeye değer bulurum... Çocukların tamamının ve aksileşip yıkıcı bir kişiliğe dönüşmemiş olan tüm yaşlıların yeri ayrıdır dünyamda...

Misalen... -tüm frenlememe rağmen- bu gün pek buruktum ben... 
Dil okulumda karne haftası bu hafta. Bugün son derslerini işleyen 2-3-4 karma sınıfıma ve 4. sınıfıma karnelerini vererek ayrılık haftasına başlamış bulunuyorum. Ne diyebilirim ki... gelecek yıl birarada olamayacağımızı bildiğim bazı öğrencilerimden ayrılmak hüzünlü oldu. Bazen öğretmenleriydim, bazen arkadaşları, bazen anneleri ve hatta bazen dadıları... :) Onlar da benim hep tatlı kuzucuklarımdı. 

Bu kurumda, haftanın dört gününü paylaştığım öğretmen arkadaşlarım da ha keza... 

Önümüzdeki yıl büyük ihtimalle ben yine aynı kurumda olacağım ama yolu ayrılan arkadaşlarım var.
Yapıcı, yardımsever, neşeli, düzeyli ve paylaşımcı bir birliktelik yürüttük dönem boyunca... Giden arkadaşlarımı özleyeceğim...(Buraya eklediğim fotoğraf için arkadaşlarımdan izin aldım, merak edenlerin bilgisine...)

İşte böyle burukken bir tarafım... "Kırlar olsun... mutlaka olsun.." "akşam yemeği için Güneyli'ye Orhan Abi'nin yerine gidelim, sezonun ilk sardalya ızgarasını yapalım, ardından da ver elini kırlar!" dedik kocacıkla...

Burada hava 20.30 dan sonra kararıyor. Saat 17.00 gibi çıktık evden... Sıcaklık da kırılmıştı epeyce... Malum yaz gibi günlerdeyiz artık. Güneşli alanlar yakacak kadar sıcak... 

Önce planladığımız gibi Güneyli'ye uzandık... Kocacık piknik malzemelerini otomobilden alıp masaya götürürken ben makasımı ve kovamı kapıp papatyalar ve gelincikler diyarına koşuvermiştim çoktan. Yemek boyunca bize eşlik edecek çiçeklerim hazırdı artık. 

Kocacık sardalyaları pişirirken örgümü ördüm biraz. Son iki sıra bitince papatya desenli yeni örtüm de bitmiş olacak.


Güneyli'de deniz sezonu açılmış...  plaj, şezlonglar ve şemsiyelerle donanmıştı. Papatya toplarken de fark etmiştim ki, bahar sessizce gitmeye hazırlanıyor... güneş, yemyeşil örtüyü ufaktan ufaktan sarıya boyuyordu. 

Sardalyalarımızı dört sevimli kedi ile birlikte yedikten sonra toparlanıp düştük yine yola... İstikamet Karaburgaz (Ocaklı) Köyü altındaki sahil yolu idi... Bu yol otomobiller için elverişsiz bir yol... Çok fazla taşlı ve çakır çukur... Otomobilin sürekli sarsılması demek, amortisörün ve bilumum civatanın yerinden oynaması demek... Ancak yılın bu zamanı çok güzel gelincik ve papatya manzaraları var. "Yavaş yavaş, dura kona gidelim"le kat'i kararımızı verdik. :)

Nefis papatya ve nefis gelincik tarlaları karşıladı bizi... Bazılarında bu çiçekler ayrı ayrı, bazılarında içiçeydi.

Bu nefis görüntüler için... bi daha, bi daha gelinir!



Sahile dek inmedik ama yol kenarındaki her bir güzelliği sevgi ve neşe ile selamlayıp özlem giderdik.
Bir ara sevinçten uçtum bile ben!

Ah bahar! Ne güzel şeysin sen!



19 Mayıs 2015 Salı

crochet baby blanket

Sonunda biri daha bitti!

Bu yılı yarım örgülerimi bitirme yılı ilan ettim... Arada küçük yeni örgüler yapıyorum ama geçen yıldan yarım kalan büyük işlerimi bitirmeyi daha çok istiyorum. İşte öyle bir istek ve azimle bitti bu bebek battaniyem de...

Diğer tüm örgülerim gibi.... günün yorgunluğunu atmak istediğim dinlenme sürelerimde, severek, çok isteyerek ördüm onu da... Kimin kullanacağı henüz meçhul... Dursun bir kenarda...

Son fotoğraflar hariç diğerleri arşivden... Farklı şehirlerden, farklı zamanlardan kareler... Bazıları flaşlı, bazıları flaşsız, bazıları da telefondan çekimler... Bazıları günün en erken saatlerinden, bazıları gün içinden, bazıları geceden... Işıklar ve renk tonları farklı bu yüzden...

Gerçekteki hali burada göründüğünden çok daha canlı... Kendim ördüm diye söylemiyorum, çok daha göz alıcı...

Ancak kullandığım ip (kartopu/flora) yumakken pek yumuşak olmasına rağmen, örülünce sert bir görüntüye sahip oldu. Belki yıkandıkça ve kullanıldıkça daha da yumuşar ve daha esnek bir görüntüsü olur.
Elimdeki floraları bitirince bir daha bu marka ile örgü yapmayı hiç düşünmüyorum.











18 Mayıs 2015 Pazartesi

18 mayıs 2015

15.00 civarı evdeydim... Ancak neredeyse iki ayağım tek pabuçta bir gün yaşadım. Akşam kocacığın düğün organizasyonu vardı, aynı düğüne konuk olarak da davetliydik. Hazırlıklar... yetiştirilecekler... bitirilmesi gerekenler.... Derken...bir ara nasıl olduysa fırsat bulup soluğu kırlarda ve bir parça da Ihlamurlar Altında Sitesi'nin sahilinde alabildik.

Kısacık da olsa bu molalarda her şeyi unutuyorum neyse ki... Sanki hiç bir şey peşimden koşturmuyor, sanki ben bir şeylerin peşinden hiç koşturup durmuyormuşum gibi... sessiz, sakin, durağan bir an'ın içinde kaybolup gidiyorum.

Artık iyice eminim... ilaç niyetine... şifa niyetine... öyle iyi geliyor bu anlar bana...

Varken imkan... onlar oralarda, şuralarda, buralarda iken... Bitmeyen bir süreklilik halinde, hep bir şeyler için didinip düşünüyor olmanın alemi ne!

Koştum yine bugün de...

Allarını giymiş  buğday tarlaları çıktı karşıma...
Bir o yana bir bu yana salınan ipek tenli gelincikler karşıladı...
Selamlaştık... sarmalaştık... öpüşüp koklaştık...

Tam da o anda dakikalar uzadı, saatlere dönüştü... ruhum büyüdü de büyüdü.... genişledi içim.
Böyle anlarda prangalarını daha belirgin hissediyor insan...
-Ki hareket etmeyen kişi, zincirlerini (prangalarını) fark edemez", der ünlü bir söz...
Ne özlü... ne doğru!

Güzeldi kırlarda papatya toplamak... fırsat bulup masmavi bir kıyıda soluklanmak...

Baktığın yerde görmek istediğini bulmak ve dahi görmek istediğin şeyleri bakacağın yerlere bırakmak...



Güzeldi bu Pazar da olmak istediğim yerde olmak... Dolmak... donanmak... olmak... olunmak...

-İçimden her hissedişimde tekrar ettiğim üzre- Gösterip buluşturana şükür ile!




15 Mayıs 2015 Cuma

crochet potholder

Hani mayıs boyunca blogunu renklendirecektin Ruşyena, dedim kendi kendime...

Bu sabah evden aceleyle çekip çıktığım baykuşlu dallarımın fotoğrafı geldi önce aklıma...
Sonra... arşivden de bir örgü fotoğrafı eklemeli, dedim...

Blog can bulsun! :)



İyi Cumalar, hayırlı kandiller ... 
Hayrınız ve dualarınız kabul olsun!




11 Mayıs 2015 Pazartesi

Güneyli sahili... papatyalar - gelincikler... / 10 mayıs 2015

Özel günleri kutlamakla aram iyidir.... iyiydi aslında!... Ablamı kaybettiğimden beri anneler gününü kutlamıyordum, annemi kaybedince de iyice anlam ve önemini yitirdi benim için... Hal böyle olunca da ister istemez hüzün çöküyor insanın içine ve üzerine... O gün evde olmayı hiç istemiyorum,

Her Pazar olduğu gibi 11.30 -12.45 arası buluşmamızı gerçekleştirdik kocacıkla... Kahvaltı için Günbatımı Tesisleri'ne gittik... Tesis Güneyli yolu üzerinde... Kahvaltıdan sonra yarım saat kadar boş bir zamanımız kalmıştı ki, yılın bu zamanı Güneyli sahilinin doğu yakasını süsleyen "gelincikler ve papatyalar açmışlar mıdır acaba", diye sesli sesli düşündük... An itibariyle saate bakıp ders girişime daha yarım saat olduğunu görünce "hadi gidip bir bakalım" dedik.

Offf... yine cicilerini giymişti sahilin bu tarafı... ve tam bir yıldır beklediğimiz o müthiş an yine gelmiş, o müthiş manzara yine ortaya çıkmıştı.

Hazırlıklı gelmediğimiz için bu nefis kareleri cep telefonlarımızla kaydetmek zorundaydık ancak telefonlarımızdaki düşük kaliteli görüntüler bizi hiç tatmin etmiyordu. Üstelik bu güzellikleri yaşamak, bol bol seyretmek için zaman da azdı.

Hemen o an, fotoğraf makinemizi ve lensimizi alıp öğleden sonra yeniden gelmeyi planladık.
Ders çıkışım bugün 15.15 i bulmuştu. Eve koşup sepetimi, örgümü, fotoğraf makinemi, lensimi ve küçük kovamı alıp düştük yeniden yola kocacıkla...

Sonrası rüyada gezer gibi...

O kadar çok fotoğraf çektik ki, buraya ancak seçilmiş azınlığı eklemek durumundayım.
İşte içlerinden en çok sevdiklerim... Burada da olsunlar istediklerim...



Örgümün kenar çizgileri kaldı. Granny square lerde kullandığım renklerle kenarlarına ince şeritler geçip örtüyü büyütmeye karar verdim. Bitince piknik örtüm olacak kendileri.




Bu arada yukarıdaki son iki fotoğrafta telefon ve fotoğraf makinesi ile yapılan çekimlerin arasındaki kalite farkını çok iyi görebilirsiniz... Kaldı ki eşimin telefonu fotoğraf çekimlerinde oldukça iddialı bir marka... Böyle nefis manzaralar  kalitesiz çekimleri hiç haketmiyor. Ve hatta fotoğraf makinemin modelini en kısa zamanda daha da yükseltmeliyim. Doğa fotoğrafçılığını çünkü çok seviyorum.

Günü bu haliyle bitirmedik bugün... Bahçesi ve bungalow tipi evleriyle yazlıkçılara hizmet veren bir yer var Güneyli'de... Orhan'ın Yeri... Orhan bey eşimin arkadaşı olduğu için bizim için burası Orhan Abi'nin Yeri... Hava kararmadan bir de akşam pikniği yapmaya karar verdik.

Piknik hazırlığı için eve ve Gelibolu'ya dönmemiz gerekiyordu. Hazırlıklarımızı yapıp Güneyli'ye akşam pikniği için yeniden geldiğimizde bu bizim aynı gün içinde Güneyli'ye üçüncü kez gelişimiz oldu.

Geldiğimizde Orhan Abi mangalı yakmış, masayı bungalow evlerinden birinin minik verandasına kurmuş, hazırlıklarını tamamlamıştı.

Papatyalar... gelincikler... renk renk çiçekler... hanımelleri... mis mis kokular... masmavi deniz... bulutsuz gökyüzü... iki sevimli kedi... baygın bakışlı, şeker mi şeker, yaşlı bir köpek... üstüne ağız tadıyla yapılan bir piknik...


Hüzün çöktüğü yerde olduğu gibi duruyordu... ama kabarmaya pek fırsat bulamadı.

Geçen yılın Güneyli sahili fotoğraflarını görmek isterseniz burada.

2012 dönemini görmek isterseniz o da burada.



5 Mayıs 2015 Salı

hıdırellez, güller, sepetim


Bugünü bloguma not düşmeliyim... Hıdırellez günü icra edilen dilek tutma ritüeline katıldım ben!

Bir kaç yıldan beri çok istememe rağmen bir türlü kavuşamadığım, aslında kavuşmak için yeterli çabayı -belki de- tam olarak göstermediğim... ve hayatın akışına bıraktığım.... hayalim... aklımı çeldi bugün... Akşam üzeri dersten çıkıp dükkanıma gelir gelmez "hadi" dedim "kocacık".... "gidiyoruz!" :)

Gelibolu'lu hanımlar her yıl 5 mayıs akşamı, deniz kenarlarında dilek tutma ritüeli gerçekleştiriyorlar. Kim ne diliyorsa minik taşlarla o şeyin resmini çiziyor ve dileğini diliyor.
O kalabalıkta ben de yerimi almalıydım. :)

İyi ki  -an gelir, lazım olur diye- çantamda boş poşet taşımak gibi bir adetim var. Giderken uygun yerlerden minik taşlarımı da topladım.


Dönüşte kayınvalideye uğradık... Büyük eve....
Bahçedeki gül ağaçlarından birine de para bağladım...
Yaptım bir iş bari tam olsun!

Bu arada ben yalnızca bu iki eylemi biliyordum... kayınvalidemden hiç bilmediğim hıdırellez adetleri de dinledim. Hıdırelleze Pomakçada "gergövden" deniyormuş, geleneksel gergövden ritüelleri zamanla kültürel etkileşime uğrayarak azalmış ve çoğu yok olmuş... Aslında hıdırellez Pomak tarihinde önemli bir yer tutmaktaymış...

Hıdırellez bahane.... -hayırlı ise- hayalim/dileğim, lütfen gerçek olsun!
Ama hepsinden önemlisi... sağlık olsun... huzur olsun!