30 Nisan 2014 Çarşamba

bir yaprak daha...

Blog tarihime not:

29 Nisan'da,
Ayşen ablam hayat arkadaşını kaybetti.
Bizler abimizi...


Hiç abisi olmayan 5 kız, 1 erkek kardeştik biz
Yıl 1974 tü ve
Aileye ilk damat katılıyordu.

Nasıl hitap edeceğimizi bilememiştik... mühim sorundu.
"O sizin abiniz... Mehmet abi diyeceksiniz", diyordu annem.

O bizim gerçekten abimiz oldu!






Not: Sevgili arkadaşlarım blogumda bir ilki gerçekleştirmek, bu postu yoruma kapatmak istiyorum. :(


20 Nisan 2014 Pazar

nisan: baharın gözde ayı

Hafta içi günler için pek zaman bulamasam da pazar günlerime özel düzenli postlarım vardı önceden... Özlüyorum ve yine devam etsin istiyorum... Bu post bu isteğin verilen arayla bugüne eklemlendiği arabulucu bir post olsun... Bunca aradan sonra ola ki bir acemilik hissedilirse şimdiden de affolsun!

Bir ara kısa bir "evlat ve memleket gezisi"ne çıktım ben... Eskişehir'de kızımla, Gaziantep'te babamla, iki ablamla, ikiz kardeşimle, yeğenlerimle, eş-dost-akraba ile özlem giderme ziyareti idi... Göz açıp kapayıncaya dek geçti... bitti... Elim değip blog tarihime not amaçlı bir post düşemedim bu konuda... Bir konunun üstünden zaman geçince içimden yazmak da gelmiyor... Çünkü bu blogumu bir günlük gibi görmekte, olayları ve fotoğrafları sıcağı sıcağına paylaşmalıyım diye düşünmekteyim. Bu blogum baştan beri böyle süregeldi, böyle ilerledi. Aralara serpiştirdiğim tarifler ve elişlerim dahi içinde bulunduğum günlerin gündeminde var olan şeylerdi. Blogum sıkı bir "daily life" günlüğü değil belki... ama yaşamımdaki kronolojik bir düzlemi de takip ediyor besbelli.

İşte bu açıklama ile kaldığım yerden devam etmek istiyorum yine bugün ben... :)

Pazar demek... hele bir de bahar gelmişse.... o günün elverdiğince bir bölümünü mutlaka ama mutlaka kırlarda geçirmek demek benim için.... Pazar benim tek özgür günüm... biricik tatilim... Tam 6 gün boyunca gelmesini dört gözle beklediğim... özlemim..
O gün dünyanın en en en güzelleriyle randevum var benim... Mecbur kalmadıkça hiiiiiç aksatmam, sepetimi takar koluma doğru yanlarına koşarım.
Orada dünya durur... Ve bambaşka bir alemin kapıları açılır. 
Bazen yalnızca gözlerimle sever... doya doya seyrederim.
O vakit huzur kavramı bedenimde ve ruhumda somut bir yer bulur... Tamamlanır, sağalır, çoğalırım... Söküklerim, kopuklarım içimde bir bir onarılır... sağlamlaşırım.
Oysa ki hayatın kendisi de, insanlar da hep birilerini eksiltmeye odaklı...
İşte belki bu panzehir benim gibilerin yegane aşısı!
.....
...
.

Çiçekler....
Diyorum ki iyi ki varlar...
Dokundukları her yere nasıl da güzellik katıyorlar!
Hele ki papatyalar!

Sevebildiğimce insan olduğumu hatırlatırlar hep...
Her şeye... herkese inat!
Şairin dediği gibi; "sevmek insan tarafımızı bulmak ve yaklaşmak tanrıya zaman zaman"...

Hiç söylemiş miydim... kuş sesi, çocuk sesi ve kur'an sesi dinlemekten, en çok mest olduğum... hiç bıkmadığım.... her fırsatta aradığım...
Bugün Yeniköy'ün Kutlu doğum haftası çerçevesinde köy hayrı vardı... Hoparlörden yüksek sesle kur'an okundu... Cami avlusunda çocuk sesleri çınladı... Büyük Bahçeler'de kuşlar öttü... Bugün güzel gündü.
Soldan sağa 5. birey olarak ben... bugün Pomak gelini olmanın gerekleriyle bu anlamlı etkinlikte bulunmaktan büyük keyif aldım. 

Bugün dünyayı yalnızca sevginin kurtaracağını bir kez daha teyit ettim... umutlandım.