28 Şubat 2014 Cuma

popcorn flower

Türkçeye patlamış mısır çiçeği olarak çevireceğimiz popcorn flower ile, pembe-beyazlı  bebek battaniyesi ve rengarenk kırlent örmekteyim bir süredir. Motifin yapılışı ile ilgili instagramda çok istek gelince, blogumda detaylıca paylaşmamın iyi olacağını düşündüm. Örnek ile ilgili İngilizce çok fazla anlatım ve video mevcut, ben öğrenme sürecimde onlardan yararlandım. Umarım bu yazı da ihtiyaç duyanlara yardımcı olur.

Bu motife isim veren puf puf kabarıklara İngilizcede "popcorn stitch" deniliyor, dilerseniz bu isimle de aratıp daha fazla bilgiye ulaşabilir, yalnız çiçek olarak değil, diğer örgü modellerinin içinde de uygulayabilirsiniz... Ben burada çiçek görünümlü motifin yapılışını anlatacağım...
İşte motifimiz bu:


6 zincir çekip uçları birleştirdikten sonra, ilk sıra için; bir trabzan bir zincir olmak üzere 8 trabzan yapıyoruz.

İkinci sırada ise ilk boşluğa 5 trabzan yapıyor, örgüyü ters çevirip ilk trabzanın üstüne batıp tığımıza ip almadan örmek suretiyle ilk popcorn umuzu elde ediyoruz.


Üç zincir çekip örgünün düz yüzüne yeniden dönüyoruz. Aynı işlemi sırayla diğer deliklere uygulayarak 2. sırayı 8 popcorn ile tamamlıyoruz.


Üçüncü sıra ise her bir deliğe 6 trabzan ve aralara 2 zincir biçiminde devam ediyor.

Yalnız buradaki popcornları  hem zincir çekilmiş boşluklara, hem de ikinci sırada yapmış olduğumuz popcornların üstünde oluşan boşluklara yapıyoruz.

Dolayısıyla 16 adet popcornumuz oluyor.
İşte popcorn flower ınız hazır.

İkinci bir renkle veya kendi rengi ile etrafını örerseniz grannysquare elde etmiş olursunuz...

Bunun için köşelere üç trabzan yapıp iki zincir çekin, tekrar aynı boşluğa üç trabzan daha yapın. Arada kalan üç boşluğa ise üç ya da dört trabzan yapıp araları zincir çekmeden tamamlayın... Bu şekilde en az iki sıra örün... Fazlası sizin isteğinize kalmış...
(Ben bebek battaniyesinde bu bölümü iki sıra ördüm, kırlentte ise üç sıra...)

Hepsi bu kadar!
Hadi şimdi mısır patlatmaya....
Kimlerin mısırları daha puf puf olacak? Göriiiim bakiiiimmmm... :)




23 Şubat 2014 Pazar

dağlarına bahar gelmiş memleketimin


Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğruna ölümlere gidip geldiğim,
Zulamdaki mahzun resim
Haberin var mı?
Görüşmecim yeşil soğan göndermiş,
Karanfil kokuyor cıgaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin.

(İçerde / Ahmed Arif)



20 Şubat 2014 Perşembe

aranın ardından...

Şubatın ağır geçeceğini biliyordum.
Aslında Ocaktan başladı....
Ağır geçti... zor geldi...

Her nerede olursan ol... her ne yaparsan yap...
O bir tarafının kırıklığı... içinin burukluğu... sabitlenmiş vaziyette... kalıyor yerleştiği yerde.

Sonra hissiyatta en dibi bulduğun gün... yıldönümü...
O kırıklık, o burukluk... her zerrene, her hücrene yayılıp tavan yapıyor.

Yaşıyorsun... Günler ve geceler kısmetini sunarken, avcunda tuttuğun pırıltılarla avunuyorsun.
Hayatın pırıltıları var!
Avutuyor... avunuyorsun...

Ki zaten sen de rahat değilsin ki bu gidişattan
Kendine meşgaleler arıyorsun.

Belki arayış sonunda tesadüfi bir buluş...
Belki de kişiye özel, seçilmiş ve atanmış bir meşguliyet...
Tüm gün ellerin bir şeyler üretmemiş, çalışmamış, yorulmamış gibi...
Gecelerinin kimi saatlerini ve erken kalkmışlıkla buluştuğun tan vakitlerini yeni meşgalene ayırıyorsun...
Bundan da müthiş zevk alıyorsun.

İstenen ve beklenen belki de bu!
Belki de kendini bilen kişinin kendine çıkış yolu!

Sorgulamıyorsun...

Günler günleri kovalıyor...
O sabit taraf... o ağırlık... yerini hafiflemeye bırakıyor.
Hafifledikçe içinde bir şeyler yer değiştiriyor.
Derken en sevdiğin mevsim yaklaşıyor...

Yaprakta ormanlar , damlada okyanuslar, kıvılcımda aydınlıklar bulma zamanı!

Orada, dalların arasında.... bir minik tırtıl... dünyanın sonu geldiğini hissettiği gün, nasıl da kelebeğe  dönüşüyor!