30 Temmuz 2013 Salı

öyle işte!

İstisnalar hariç... İnsan daraltır. Evet insan daraltıcının ta kendisidir. Ne kadar şöyle özgürlükçüyüm, şöyle anlayışlıyım, şöyle de insancılım falan filan dese de... Gördüğünü görmeni ister, bildiğini bilmeni... Senin gördüğün farklı şeyler, bildiğin doğrular ancak ve ancak "yok" tur onun için... Bu yokluk "benim yoksulluğum ya da eksikliğim olabilir mi?" diye sorgulamak yerine evrenin yokluğu olarak kabul eder.... bu kadar da emindir kendinden... Çünkü evren kendisidir... evren beynidir!

Uzuuun zamandır solcu, sosyalist ve demokrat kavramlarını kendine kisve edinmiş insanları inceliyorum... Sözde hepsi laik, çağdaş, devrimci, eşitlikçi, özgürlükçü, aydın falan filan... Bir eylemle ya da eyleme karşı takınılan tutumla çıkageldiklerinde bir çoğunun gerici, statükocu ve tam bir faşist olduklarını gördüm. Solcu görünmek bir paravanmış meğerse... ya da solcu olduğunu sanmakmış! Her ne ise... bugün ülkemdeki sol; basiretsiz siyasetçileri, sorgusuz kabulcüleri ve sol kavramının içeriğiyle uyuşmayan davranış ve tutumları ile kendini imha etmiştir. Neresinden tutmaya kalksan lime lime dökülür bir şilteye dönüşmüştür.

Ne diyordum... İnsan daraltır... Kendi normlarında olmayanı yok sayar ya da en iyimser eylemle sınırlar. Ama mutlak kısar... kısıtlar...
Haşmet Babaoğlu...
bu darlıkta bir aralık bulmuş... ve yazmış...
yine de özle yetinmiş...dillendirilecek detay çokken...
Ben de bu yazının paylaşımında aracı olarak suskunluğumu bozmak istedim...
Daraltıldığım(ız) yerde bulabildiğim kısa bir soluk ile... Malum sesi çok çıkanlar "pek haklı"! bu günlerde....

Bu arada, daha önceki bir yazımda tüm ideolojilerin bireyin düşün yetisini sınırladığını ve dünyaya o ideolojinin ekseninden bakmak zorunda kaldığını bu nedenle ideolojiler tarafından kolayca güdülebildiğini, evrensel düşünemeyip ideolojiksel duruş sergilediğini.... dolayısıyla tüm siyasi ideolojileri reddettiğimi, yalnız ve yalnız dünya barışını, ülkemin refahını ve iç huzurunu öncelediğimi yazmıştım... Bu yazı ile şucu bucu gibi bir etiketleme zavallılığına düşecek okur(lar) için bunu anımsatmayı gereklilik görüyorum...

Bu yazıyı paylaşmasam, suskunluğumu devam ettirsem olurdu belki... Hani olur ya objektif bir okur, bu kadın neye dikkat çekiyor der, en azından "statüko", " darbe" kavramlarını sorgular ve ülke tarihimizdeki statükoculuk ile darbecilik girişimlerini, nedenlerini, sonuçlarını ve nasıllarını irdeler, belki ezber bozar derine iner.

Belki de şu bilinçli daraltma oyununa bir başkaldırı benimkisi... tantanasız... bir kaç kelamla...
Öyle işte!
Bunu da benim özgürlüğüm sayın!


Not 1: Bir gün ülkemdeki "sağ"a da değinebilirim... bugün "sol"a dokunmak istedim...

Not 2: Telif hakları ihlaline girdiği için yazının tamamını ekleyemiyorum, bir bölümü aşağıda, devamı için alttaki linke tıklayın lütfen!



Yalandan demokratların çağı kapanıyor!

Bir "poz" olarak siyaset...
Şuymuş, buymuş gibi yaparak küçük ya da büyük iktidarını sürdürmeye çalışmak.
Var böyle bir şey! Çok yaygın hem de! 
Nerdeyse bize özgü bir hastalık bu! Liberal falan değilsin ama sana en çok liberal görünmenin yakıştığına inanıyorsun ve işler sarpa sarıncaya, içindeki "darbeci" dışarıdaki darbecilerle işbirliği yapmaya zorlanıncaya kadar bu pozla etrafını oyalıyorsun mesela!
Hele şu sosyal demokratlık veya "solda olma" pozu yok mu, aman aman!

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/babaoglu/2013/07/29/yalandan-demokratlarin-cagi-kapaniyor



22 Temmuz 2013 Pazartesi

Erikli (Saroz) - temmuz 2013

Aileyle geçirilecek tatil süreci sona erdi ve evlat gitti.
Biz edi ile büdü kaldık yine başbaşa...

Bu Pazar bir yerlere gidesimiz yoktu aslında... -malum kocacık niyetli... havalar sıcak... günler uzun... iftar buralarda saat 21.00 e doğru olmakta... ve tüm bunlar oruç tutan bir insanı sağlık adına zorlayan şartlar...- Evde otururken kendimizi "geçen hafta bugün kızımızla şuradaydık, şöyle yapmıştık" derken bulduk birden, bitmedi kaldığı diğer günlerdeki anılar da çıkageldi... Özledik... daraldık... "Hadi" dedi kocacık "Keşan'a uzanalım, Kipa, Migros, Tekzen filan yapalım".

Koru dağlarını geçip Keşan'a yaklaştığımızda planımız hala öyleydi. Mecidiye, Erikli kavşağına gelince "Erikli'ye gidelim mi" önerisiyle geldi kocacık. "Gidelim" sözümün ardından 45 dk. kadar sonra kendimizi Erikli'de bulduk.

Ama bu arada yol üzerine stant kurmuş organik ürünler satan satıcılardan da sebze, meyve ve yumurtalarımızı almayı ihmal etmedik. Organik pembe domatesler de bonus oldu.


Trakya'da ve Ege'de bu stantlarda durup ayak üstü kavun-karpuz yemek  gelenekselleşmiş bir eylemdir... Çünkü bostandan yeni sökülüp getirilmiş kavunu... -ki bal gibidir aynı zamanda o-... acele acele yemek çok keyiflidir. Biz de bulduğumuz her fırsatta bu keyfi yaşamak isteriz. Bu kez bu keyifte tek başımaydım... Allahtan canı hiç çekmeyen bir kocacık var...Kızçemiz geldiğinde oruçlu hali ile, kokusu ve dumanı buram buram tüten sardalyaların derisini soyup etlerini ayıklayarak hiç rahatsızlık duymadan bizlere yedirdi... bazen evde yiyecek içecekler hazırlar ve saklama kaplarına doldurup  iş yerime dek getirir... "Oruçluyum efenim yiyecek içecek görmemeliyim" gibi bir tasası yoktur.  O yüzden yanında yerken içim rahattır. Kaldı ki Trakya'da ramazanda insanlar dışarıda diledikleri gibi yer, içerler... kimse kimseyle ilgilenmez.


Ve... bir ara yol boyunu renklendiren ayçiçek tarlalarında kendimizi ciddi ciddi kaybettik...

Erikli Saroz kıyısında bir tatil beldesi.... Saroz'un İstanbul'a en yakın kıyısı olması sebebiyle başta İstanbullular olmak üzere, diğer civar il ve ilçelerdeki tatil sevdalılarının uğrak yeri olmuş ve oldukça gelişmiş bir yer. İçini yürüyerek gezmek mümkün belki ama son derece uzun ve yorucu olur... Otomobille gezmeye kalktığınızda ise çok yeri es geçersiniz...

Satış alanlarını yürüyerek gezdikten sonra tüm Erikli'yi bisikletle gezmeye karar verdik. Bir kaç bisiklet modeli içinde, görünümüne hayran kaldığım faytonlu bisiklette karar kıldım... kırmızılısına uzandım hemen...-kırmızı olsun, üç kuruş fazla olsun!-  :)

Kocacık da "ben senden geri kalır mıyım" deyip siyah renkli fayton bisikleti aldı.

Bir süre yol aldıktan sonra rahatsızlığımı dile getirdim. Benim bisikletimin çekişi çok ağırdı ve koltuğu çok yüksekti. Kocacık "benimkini dene, koltuğu bana göre aşağıda, gayet de rahat kullanıyorum" deyince denedim, memnun kaldım, bisikletleri değiştik.
Ve koltuğu tam da bana göre olan, sürüşü de gayet yumuşak olan siyah bisiklet bana kalmış oldu böylece... Lakin kocacık bir altındaki kırmızı bisiklete bir de bana bakıp "bu kırmızı... kız bisikleti... ben bunu istemiyorum" deyince bastık kahkahayı...  Böylece geri dönüp siyahı ile değiştirmek elzem oldu. :)
Daha rahat ve siyah bisikletlerimizle  mutlu mesut başladık turlamaya... :)

İki saat boyunca Erikli'nin girmediğimiz caddesi ve sokağı kalmadı diyebilirim.

Bisikletleri kiraladığımız yere iade edip sahile uzandık bu kez. Yola çıkarken deniz kıyısına gitmek gibi bir planımız olmayınca deniz malzemelerimizi de almamıştık. Dolayısıyla denize ayaklarımızı sokmak ve doya doya seyretmekle yetindik.



Günün sonunda ben de kendi irademi kutlamak adına kendimi ödüllendirmek istedim. Ve bir yıl aradan sonra ilk kez dondurma yedim... Hem de en çok sevdiğimden... Antep fıstıklı kornetto! :)


Yeni haftamız güzel gelsin.... güzel geçsin!
Herkese mutlu haftalar!


bloguma animated anı olsun bu da :)

Postunu ilk fırsatta hazırlayacak olsam da sıralı bir kaç fotoğrafı animated gif yapmaktan kendimi alıkoyamadım bu saatte... Saat uykuya en fazla 10-15 var... Malum yarın iş başı...

Başlıkta da dediğim gibi bu animated gif de bloguma animated anı olsun... :)


http://picasion.com/i/1VBDl/
http://picasion.com/i/1VBDl/ 

 Haydi iyi geceler! 
Masal gibi rüyalar! 

20 Temmuz 2013 Cumartesi

kaymaklı, kirazlı ruloya ilaveler

Yine dar vakitlerin acele bir postu ile buradayım. Daha önce şurada tarifini paylaşmış olduğum kaymaklı, kirazlı ruloya görüntü değişikliği ve sos ilavesi yaptım, ilgilileri için paylaşmak istedim.

Bu kez yufkayı sigara böreğinde olduğu gibi küçük rulolar halinde sarmadım, tek yufkayı iki eşit parçaya bölerek uzun bir rulo yapıp tıpkı gül böreğinde olduğu gibi, kendi ekseninde sardım.

Veeee içindeki kaymaklı kirazlı harçla yetinmedim aynı malzemelerle ayrıca üstüne  sos yaptım... Böyle çok daha leziz oldu.

İçi buradaki tarifle aynı... Sosu da hakeza... içinden tek farkı sosun blendırdan geçirilmiş olması...

Soğuk limonata ile birlikte tüketmenin ayrı bir zevki olduğunu da belirtiyor, herkese mutlu haftasonları diliyorum...

(Günün bu saatinde yiyecek içecekli bir post yayınlamak istemezdim ama son akşamlarım geç vakitlere kadar tavla turnuvasında geçiyor, kalan zamanları ise ancak kendi önceliklerime harcıyorum... Pc çoğu zaman yer bulamıyor ya da en sona kalıyor.  Ve tabii sıkı bir oyuncu olmakla birlikte şans faktörünün de gözardı edilmemesi gerektiğini bilerek şans dileklerinizi bekliyorum... Zira tüm bayanlar elendi, bir ben kaldım.... Ama rakiplerim kahve kültüründen gelen, deyim yerindeyse bu işin piri beyler... tırsıyorum ister istemez... :) )

Bu arada domestic anneliğimin semeresini de almış bulunmaktayım... Bu ödüllerin en güzeli benim için.... Kızçemi  çalışma hayatının hızlı temposu ile -çok olmasa da birazcık- kilo vermiş bulmuştum... Sayemde 8 günde 1,5 kilo almış... yihhuuu! :)



16 Temmuz 2013 Salı

fesleğenli pesto

Kısacık bir zaman bulup fotoğrafları editleme şansı yakalamışken geçen hafta yapmış olduğum fesleğenli pestonun tarifini paylaşmak istedim... Biz kızımla çok severek tükettik... fesleğenin tam zamanı, bu postla pestolara ilgisi olan okura da anımsatmış olalım. (Unuttu iseler tabii.... çok ilgilisi bilir zaten.  )

Aşağıdaki koca demeti aldım ama... taze olsun, kısa zamanda tükensin diye demetin üçte birini kullandım yalnızca...

Fesleğen dışında ana malzemelerimizin başlıcaları; 5 diş sarımsak, 1 su bardağı küp küp doğranmış eski kaşar, 1 paket çam fıstığı, bir tutam tuz... ve 1/2 su bardağı zeytinyağ.

Çam fıstıklarını yağsız tavada hafifçe pembeleştirin...Yağ  hariç diğer malzemeleri de ekleyip hepsini blendırdan geçirin. Zeytinyağını kaşık kaşık döküp karıştırarak malzemeye iyice yedirin. Ağzı kapalı bir kapta buzdolabında saklayın.
Afiyet olsun!

Pazı yapraklı pesto tarifimi burada.... semizotlu pesto tarifimi ise burada bulabilirsiniz...





10 Temmuz 2013 Çarşamba

hayırlı ramazanlar!

Kızçem geldi... Peşine ramazan da geldi...
Bayram havası eşliğindeki keyifli koşturmacalara ilave... -evde bulunduğum zamanlarda- domestic anne modundayım... Buralara yetişmem şimdilik pek zor...
Herkese hayırlı ramazanlar diliyor... kaçıyorum!




Soframızdan bereket, yüreğimizden merhamet eksik olmasın!
Ramazan-ı şerifimiz hayırlı olsun!