29 Kasım 2012 Perşembe

29 kasım 2012


Düğün dernek mevsimi sona erdi, kendime ayıracak zamanım arttı, diye sevinirken -bebek şekerleri başta olmak üzere- iş güç patladı. Kendi zamanlarımdan çalıp çırpıp işe güce monte ettiğim dolu dolu zamanlarım var. Öyle ki;  bir klasik haline dönüşmüş olan Pazar postlarımdan sonuncusunu geçtiğimiz haftasonu buraya not düşemeyecek kadar bir doluluk bu...
Bu hafta da devam...

Oysa çam ağacımı kurup elimde sıcacık bitki çayım, ayaklarımı uzatıp yanan-sönen ışıklarını izlemeyi çok istiyorum, boş boş.

Bir poşet aşure malzemesi uygun zamanını beklemekte, dolapta, sessiz sessiz.

Çorabımın teki bitti, diğer teki 4 parmaklık örgüsüyle 1 haftadır aynı sepetin içinde...

Kırtasiyecilere ve ıvır zıvırcılara yolum düştükçe bulduğum yılbaşı craft malzemelerini toplayıp ya evde ya da iş yerimde istifliyorum, uğraşabilecek küçücük aralar lazım. Bekliyorum...

Her yıl bu zamanlar depreşen duyguyla başta kızımdan yardım alarak oluşturduğum yılbaşı temalı film listem hazır. Ancak henüz bi taneciğini dahi izleyebilmiş değilim.

Annemi ve babamı görmek istiyorum.... Çooooooook olan uzaklık her daim bir plan yapıp sonra erteleme ile daha da bir büyüyor, büyüyor.

Pinterest performansımda ibre düştükçe düşmekte. Face de yıllardır adım var ama kendim yok iken kalkıp böyle olmaz diyerek yeni bir face daha açtım. Amaç çok sıkı elememe rağmen 800 civarına ulaşan arkadaş listemi, "çok yakın, yakın ve hoş insanlar" dan ibaret minik bir gruba dönüştürerek daha özgür olabilmek... Herkes de her şeyimi bilmesin, görmesin, almasın, çalmasın! :) Lakin henüz layıkıyla aktif olabilmiş değilim. İş-güç face i şahsımınkinden önce yine.

Geri dönemediğim dolayısıyla iki satır yanıt yazamadığım e-maillerim var. Fırsat kolluyorum.

Bugünler böyle blog!

Şimdi gidile ve makineye çamaşır atılıp yarının yemeği pişirile!

18 Kasım 2012 Pazar

Korudağ'da sonbahar - 2012

"Taktım sepetimi koluma, düştüm kır-bayır yollarına" günlerimi de postlarımı da çok özlemişim...:) O sebepledir ki; fotoğrafları ayıklarken çok fazla kısıtlama yapamadı gönlüm... Yine de sayfanın ağırlaşmaması için elimden geldiğince elemeye çalıştım.

Son postumda acıyan boğaz, hafif ateşlenme ve kırıklıkla küçümsediğim hastalığım akciğer ve burun bölgemi de işgal altına alarak tahminimden daha ağır bir tablo yaşattı bana... Cuma zirve idi... Cumartesi ise zirveden biraz hallice... Bugün tatil olmam ve günü keyfimce geçirmem gibi pozitif bi yan etkiyle önceki günlere göre daha iyiceyim neyse ki. Ve hatta çoktandır kendimi vuramadığım kır yollarına fırsat bulup düşmüş olmakla da pek bir mutluyum... Asıl güzergah Keşan olmasına rağmen, Korudağ'da mola verip orman havası da aldık ki çok iyi geldi ruhuma...

Veeee sonunda sonbahar bitmeye az kala sonbaharı yakalayabildik biz... :)
Korudağ Dinlenme tesislerindeki bu alana çok yakışıyor sonbahar. Bakınız geçen yılki postlar 1 ve 2.




Sanırım bu alandaki bu mevsime özel varlığımız fotoğraflara yansırken durum klasiğe dönüşecek gibi kendiliğinden...
Aynı ağaçlar... aynı banklar... farkında olmadan aynı pozlar... bir klasiğe doğru yol almakta...

Eski postlara dönüp bakmaktan keyif alan ben, önceki sonraki fotoğrafları karşılaştırmaktan da keyif alırım mutlaka. Stoklayalım o halde! :)

Bugün şanslıydım...
Yapraklar tamamen dökülmeyip yerleri de tamamen kaplamadığı için bol bol palamut toplama şansım oldu. Aksi halde yağmurun ve havasızlığın etkisi ile çürümüş ve küflenmiş oluyorlardı.

Eteğimi hatırladınız mı?
Giydikçe nasıl mutlu oluyorum anlatamam... Ürettiğim şeyleri kullanmaktan büyük keyif alıyorum!
Ya siz?


Bugün yolumuza çıkan mantarlar da bunlar idi... 
Geçen yıl gördüklerimizden çok daha farklı... 
Bununla birlikte mevsim renklerine pek uyumlu...
Hani zehirli olmasalar; al götür, kurut sonbahar dekorasyonlarında kullan. Öyle güzel!.. :)

Bir de feetfirst fotosu ekleyelim ve bu postu burada bitirelim.


Yeni haftamız güzelliklerle gelsin, pürneşeyle geçsin. 
Herkese iyi geceler!


14 Kasım 2012 Çarşamba

kuru incirli, cevizli, tarçınlı kek ve bir ilk

 "Anneciğim senin kuru incirli, cevizli, tarçınlı kekini çok özledim" sözü yetti. Paramparçayken boğazım, kırıkken bedenim, üstelik işim de varken, erkenden kalkıp kek yaptım kızçem için...

Hazır elim değmişken aynısından konu-komşu-eş-dost için de olsun diyerek bi tane daha yaptım.
Malzemeler aynı ama ikincinin pişme süresi daha uzun olmuş sanırım... ya da sıcak fırına atmış olmamdan da kaynaklanabilir... Daha fazla kızarmış.

Kek yalnız olmasın dedim. Buldukça satın alıp biriktirdiğim  cicileri de iliştirdim koliye. Bütün öğleden sonra işyerimde kargo görevlisinin yolunu gözledim. İki kez iletişime geçmiş olmama rağmen  akşam 17.00 gibi gelip alabildi. Yarın adrese teslim edecekler.
Arkadaşlarıyla birlikte afiyetle yesin kuzucuğum.

Bu arada, keki denemek isteyen arkadaşlar tarifi burada bulabilirler.

Dün vuku bulan hastalığım etkin seyretmiyor neyse ki... Boğazımdaki paramparça olmuş hissi ve acı dışında arada hafif ateşlenme yaşıyorum.
Şimdilik bu kadar.
Böyle devam ederse ilaç almadan, bitkisel yöntemlerle geçirmek niyetim.

Veeeee... geçen yıl öğrenmeyi çok isteyip de bi türlü fırsat bulamadığım 5 şişle çorap örme işini bu hafta öğrenmeye başlamış bulunmaktayım...

Başlangıç bölümü (aralardan ilmek alarak artırma) tahminimden zor imiş... Ama tekniği kavradım. Topuk bölümünü de beynime yerleştirirsem işin teorik sürecini çözümlemiş olacağım. İlk deneyim de zaten iyi bir pratiktir her zaman... Geriye tekrarlayıp pekiştirmek kalıyor. İkinci tekinde de bu süreci tamamlamış olurum... Hadi bakalım! :)

Herkese iyi geceler!



10 Kasım 2012 Cumartesi

karnabaharlı kiş ve çarpı işi kardanadamım

Sonbahar ciddi ciddi geldi..... Bırrrrrr.... Bugün çok soğuktu.
Kış sebzeleri de tezgahlarda yerlerini almaya başladılar. Karnabaharı seçtim bugün. Nefis bir kiş yaptım.
Bu kez tabanı için hamur değil yufka denedim. Beklediğimden leziz oldu.

Bu arada çarpı işimdeki performansımda beklentimin üzerinde.
Bulduğum boş zaman kırpıntılarını değerlendirmek adına keyifli ve aktif bir uğraş oldu.


Karnabaharlı Kiş
Malzemeler:
Tabanı için:
2 adet yufka
1 çorba kaşığı zeytin yağ

Dolgusu için:
300 gr. minik parçalara ayrılmış karnabahar
2 orta boy havuç
4 orta boy sivri biber
1 büyük boy kuru soğan
3-4 diş sarımsak
1/4 demet maydanoz
6-7 dal dereotu
200 gr. beyaz peynir
2 su bardağı dolusu rendelenmiş kaşar
3 yumurta
1/2 çay bardağı süt
2 çorba kaşığı un
2 çorba kaşığı zeytinyağ
1/2 çay bardağı su
tuz

Kalıbı yağlamak için:
 20-25 gr. tereyağ

Yapılışı: Havucu rendeleyip yağda soteleyin. İnce doğranmış soğan ve biberleri katarak sotelemeye devam edin. Karnabahar parçalarını ve suyu ekledikten sonra ara ara karıştırarak 15 dakika kadar kısık ateşte ağzı kapalı biçimde pişirin. Karışım soğuyunca ince kıyılmış maydanoz, dereotu, sarımsak, tuz ve rendelenmiş beyaz peyniri içine katın. Un, süt, ve yumurtalar ile ayrı bir kapta beşamel sos hazırlayın, rendelenmiş kaşar peynirini ekleyin.

Kelepçeli kek kalıbınızı yağlayın. Yufkaları kenarları kalıptan iki parmak taşacak biçimde içine yerleştirin. Her katı (zeytinyağla) yağlayın.


Karnabaharlı karışımı yufka çanağının içine düzgün biçimde yayın. Üzerine kaşar peynirli beşamel sosunu dökün. Kabın dışında kalan yufka kenarlarını içeriye doğru kıvırdıktan sonra 200 dereceli fırında 40 dk. kadar pişirin.

Kişiniz servise hazırdır. Afiyet olsun!
Herkese şimdiden iyi Pazarlar!

7 Kasım 2012 Çarşamba

kendim için yeni üretimlerim

İkinci çarpı işi projemi de bitirmiş bulunmaktayım. (İlki burada)
Biraz işte, biraz evde derken bitti ve yerine monte edildi sonunda.
Çok önceden beyaz renkte boyamış olduğum mini dolabımı da şeffaf stickerlarla süsledim. Pek shabby chick oldu... Çok sevdim.

Bu da detarjan kutusundan dönüştürmüş olduğum yeni kuşevim...


Rengiyle uyumlu olan diğer kuşevlerimin bulunduğu köşede yerini çoktan aldı.
Bu kitaplığı ortak renklerdeki kuşevlerine tahsis etsem hoş olacak gibi... 
Belki ileride...

Bu da kuşevimin ham hali... 

Herkese iyi geceler! 
Bol ilhamlar ve keyifli üretimler!

5 Kasım 2012 Pazartesi

tam buğday unlu balkabaklı pay

Balkabağı....
Seveni çoktur sanırım.
Ben de çok seviyorum ve mevsimi geldiğinde mümkün olduğunca çok miktarda tüketmeye çalışıyorum. Bu senenin ilk kabağı dükkan komşumdan hediye geldi.

İlk dört dilimiyle de dün akşam pay yaptım. 
Bu kez küçük fırın kaplarımda... 
Tarifim dört kap için... 
Kocacıkla ikimize yetti de arttı bile.

Az hamurlu çok içli bir pay oldu. Tam da istediğim gibi...
Unu yine tam buğday unu... İç dolgusu için şeker yerine pekmez kullansaydım tam bir sağlıklı pay olacaktı...  ama... pekmez kabak püresini sulandırabilir düşüncesiyle az miktarda şeker kullanmayı tercih ettim. Şeker miktarı az olunca da tadı buruk olmasın diye kuşüzümü ekledim. Dengelenmiş oldu böylece...
Yine de oldukça sağlıklı bir pay.


Tam Buğday Unlu Balkabaklı Pay
Malzemeler:
2 su bardağı tam buğday unu
1 yumurta
50 gr. tereyağ
1/2 çay bardağı zeytinyağ 
1 çay kaşığı karbonat
4 çorba kaşığı tozşeker (silme)
1 paket kuş üzümü
4 dilim balkabağı


Yapılışı: Kuşüzümünü ayıklayıp yıkadıktan sonra bir miktar su içinde yumuşamaya bırakın. 2 çorba kaşığı tozşeker ve balkabak dilimleri hariç diğer malzemelerle kulak memesi yumuşaklığında hamur yoğurun. Streç filme sardığınız hamuru bir saat kadar buzdolabında bekletin. Bu arada kabak dilimlerini bir tencereye alıp üstünü geçecek miktarda sıcak suyla doldurduktan sonra kısık ateşte iyice yumuşayıncaya dek haşlayın. (Yaklaşık yarım saat) Haşlanan kabakları (suyunu süzüp) çatal yardımıyla püre haline gelinceye dek iyice ezin. Kalan iki çorba kaşığı tozşekeri ve suyu süzülmüş kuşüzümünü püreye katın.

Hamuru biri diğerlerinden büyük, diğer dördü eşit olmak üzere 5 parçaya bölün. Büyük parça hariç diğer parçaları tek tek açıp yağlanmış fırın kaplarının içine yerleştirin. (Tabana ve duvarlara temas edecek biçimde...) İçlerini püre ile doldurun. Büyük hamur parçasından kapların ağzını kapatacak büyüklükte 5 yuvarlak parça hazırlayın. Ortalarına küçük bir kurabiye kalıbıyla delikler açın. Sonra her bir parçayı bir kabın üzerine örtüp 180 derecelik fırında 40-45 dk. kadar pişirin.

Balkabaklı payınız ılıdıktan sonra servise hazırdır. Afiyet olsun!