31 Ekim 2012 Çarşamba

31 ekim 2012

Bayram bitti, her güne bir post da bitti.
Tatilde evde olmak, aktif blogger olmaya sebepmiş de demek ki.

Düşünüyorum da, şu blog yazma işi kızçem küçükken de olsaymış keşke... Yaşadığımız çok şeyi -unutulmamak üzere- kaydedebilseymişiz.
Dijital fotoğraf makineleri de yoktu zaten... Yine de çok fotoğraf biriktirebildiğimize pek seviniyorum. Bakmak ruhuma iyi geliyor. Güzel anılar birikmiş demek ki.
Oysa bazen yaşanılanın ta kendisinden çok çok daha ağır anılar...

Düşünüyorum da, insan yalnızlığını en çok bayramlarda hissediyor. İşte o zaman uzanıyor içinin en derinlerine.
Şimdi bu düşünceyi kayıt altına almalı mı, almamalı mı?

Bazen yaşanan günü anlatıp her zamanki havadan sudan postlarımdan birini yazacakken içimi dökmeye meyilli buluyorum kendimi.
Koyvermeli mi bazen?

Boşverelim!
Ve geçelim!

Tıpırtısına doyum olmaz güz yağmurları başladı buralarda. Günler sanki tek kulaç. Gecelere ise sığdırmak istediğim öyle çok şeyim var ki! Yine de ne istediğim ende geceler, ne de boyda.

Kabullenelim!
Bunu da geçelim!

Bayram bitti ya!
İlk iki gün -saatler de geriye alındı bahane oldu- kargalar botlarını giymeden damladım dükkancığıma... özlemişim çoook. Bugün normalleşebildim neyse ki.

Ah ben! Pinterest bağımlısı oldum sanırım! Aylardır artan bir istikrarla daha nereye bilemiyorum. Çok da seviyorum...

Fonda soft parçaların olduğu, mutfak temalı videoları seyretmeyi de seviyorum. Yetmiyor, okuyucularım da seyretsin istiyorum.

"Eylül toplandı gitti işte, ekim falan da gider bu gidişle" dediği gibi şairin, daha geçenlerde uğurlamışken eylülü, ekim de bitti gitti.
Hoş gelsin Kasım!-

28 Ekim 2012 Pazar

çavdar ekmeği ve domatesli dip

Bir bayramın daha sonuna gelmiş bulunuyoruz. Çok iyi geldi bu dört gün bana... Dilerim herkesin de gönlünce geçmiştir.

Bugün bulduğum bir boşlukta çavdar ekmeği yaptım... Kahvaltıda ve ara öğünlerimde yanına katık olsun diye de domatesli dip sos yaptım. Daha önce de dediğim gibi sağlıklı soslar, dipler, salsalar benim favorilerim...

İşte sırayla tariflerim;

Çavdar Ekmeği
Malzemeler:
2/3 paket Sinangil Çavdar Ekmeği Unu
1/2 paket instant kuru maya
1 su bardağı ılık su
2 çorba kaşığı zeytinyağ (riviera)
1 tatlı kaşığı pekmez
1 tatlı kaşığı kaya tuzu

Yapılışı: Unun ortasını havuz gibi açıp tüm malzemeleri içine dökün ve kulak memesi yumuşaklığında hamur yoğurun. Streç filme sarıp 2 saat kadar oda ısısında bekletin. Tepsiye yağlı kağıt açın, üzerine un serpin. Hamurdan küçük parçalar koparıp elinizle yuvarlayın, tepsiye dizin. Üstlerine un serptikten sonra bıçak yardımıyla çizikler atın. 180 derecelik fırında 35-40 dakika kadar pişirin. Kürdan testini geçtikten sonra fırından aldığınız ekmekleri kuru bir havlu içinde yarım saat kadar bekletin. (Çavdar unlu ekmek normal ekmeğe göre sert oluyor. Havlu içinde kurumadan, yumuşak kalarak soğuyor ekmekler.)

Sıcacık ekmekleriniz servise hazırdır. Afiyet olsun!

Domatesli Dip
Malzemeler:
4 orta boy küp küp doğranmış domates
1 + 1/2 çay bardağı rendelenmiş beyaz peynir
8-10 dal maydanoz
bir tutam kuru nane
3-4 diş sarımsak
2 çorba kaşığı zeytinyağ (sızma)
Yapılışı: Zeytinyağ ve nane  hariç tüm malzemeyi blendırdan geçirin. Nanesini ve yağını katıp karıştırdıktan sonra saklama kabına alın. 2 ya da üç gün içinde tüketin.
(Dilerseniz içine domates salçası ve az miktarda balzamik sirke de katabilirsiniz...)

Güzel bir hafta dileğimle... herkese sevgiler!


27 Ekim 2012 Cumartesi

cumartesi...

Bir yılı aşkın süredir ilk kez bir Cumartesim boş oluyordu. Neler yapsaydım, neleri sığdırsaydım... şaştım bi süre...

Kocacığın 29 Ekim akşamı için kapsamlı bir havai fişek organizasyonu vardı ve bugünün önemli bir bölümünü malzeme kontrolü-sınıflandırması gibi işler için ekibiyle birlikte geçirmesi gerekiyordu.

Gün Cumartesi idi... Koskoca bir Cumartesi!
O boşlukta evde nasıl kös kös oturabilirdim! :)
Çanakkale'ye koştum bugün...


AVM lere, sinemaya, tuhafiyecilere, bi dolu ıvır zıvırcıya... daimi kitapçım Ayışığı'na...

Çoktandır Debbie Macomber'la tanışmak istiyordum. Serinin tamamını aldım. İlk kitabı 10 dakikalık Çanakkale-Kilitbahir yolunda feribotta okumaya başladım... Akıcı bir dil.... kısa ve net cümleler... sürükleyici bir anlatım... ve kadın dünyasına odaklı bir konu... Sevdim şimdiden...

Hazır her an misafir gelebilir düşüncesiyle bayramlıklarımı giymiş, misafir edasında bir köşede otururken cici kitaplarımla aşk yaşamaya devam etmeli...
Haydi iyi geceler!


26 Ekim 2012 Cuma

prep for birthday party

Bayram rituellerine es verip bugün  Barlas bebeğin doğum günü partisi için, annanesinin evini süslemeye gittim.      Tüm hazırlıklar annanenin isteği doğrultusunda gerçekleştirildi. Tıpkı geçen yıl Barlas bebeğin doğumu için tasarladığım ve yaptığım bütün hazırlıklar gibi... Oysa daha geçenlerde yapmış gibiyim sanki... öyle yakın geliyor bana... Koskoca bir yıl geçmiş aradan...

Şimdi bu keyifli yorgunluğu bedenden ve zihinden Sin Nombre izleyerek atma zamanı....
Herkese iyi geceler!



25 Ekim 2012 Perşembe

mutlu bayramlar

Küçük misafirlerim için hazırladığım bu tatlı ve şekerleme köşesinden, küçük-büyük herkese gönlünce geçirebileceği, mutlu bir bayram diliyorum. 








22 Ekim 2012 Pazartesi

tam buğday unlu peynirli, maydanozlu kurabiye

Çoktandır mutfak hünerlerim :) üzerine paylaşımda bulunamamıştım. Hatta Pazar gezmelerim dışında kendi dünyamdan pek fazla post da giremiyordum. Zamanım yetmiyordu... Neyse ki... geceler uzadı... düğün, kına, sünnet gibi törenler nispeten azaldı. Dolayısıyla kendime ayıracak daha kaliteli zamanlarım olmaya başladı.

Bu kurabiyeler de bu akşam öyle bir zamanımda yapıldı.
Fotoğraflayacak kadar da yeterli zamanı bulunca paylaşmak istedim.

Yine tam buğday unu ile denediğim bir tarif. Kabartma tozu yerine karbonat, rafine tuz yerine kaya tuzu kullandım. Peynir halis muhlis keçi peyniri. Maydanoz bahçeden... Yağ da tereyağı ve zeytinyağından ibaret olunca oldukça sağlıklı bir kurabiye oldu. Tadını test etmiş kişi olarak hemen ekleyeyim tadı da çok nefis... kıyır kıyır... yumuşacık. Tuzlu kurabiye sevenlere özellikle tavsiye ederim.

Gelelim tarifimize;

Tam Buğday Unlu Peynirli, Maydanozlu Kurabiye
Malzemeler:
2 yumurta
125 gr. oda ısısında yumuşamış tereyağ
1 çay bardağı zeytinyağı (riviera)
2 çorba kaşığı yoğurt
1/2 paket karbonat
bir çimdik kaya tuzu
1 su bardağı rendelenmiş keçi peyniri
8-10 dal ince kıyılmış maydanoz
aldığı kadar tam buğday unu
susam ya da çörek otu

Yapılışı: Tereyağ, zeytin yağ, yoğurt, peynir, maydanoz, karbonat ve bir yumurtanın tamamı ile diğer yumurtanın beyazını elinizle iyice karıştırdıktan sonra, ara ara un katarak kulak memesi yumuşaklığında hamur yoğurun. Hamuru merdane yardımı ile 2 cm kalınlığında açın. Kurabiye kalıpları ile şekillendirin. Kalan yumurta sarısını üzerine sürüp susam ya da çörek otu ekin. 180 dereceli fırında kızarıncaya dek pişirin.
Afiyet olsun!


21 Ekim 2012 Pazar

21 ekim 2012


Beklenen sonbahar bugün geldi.
Günün hatrına sonbahar fotoğrafları çekecektim oysa.  Edirne'de...
Gelibolu'dan henüz çıkmış, otomobilimizin deposunu fullemişken, otomobilin bilgisayarı "motorunuzu kontrol ettirin" sinyaliyle ilk uyarısına başladı. Derken performans bariz şekilde düştü.

"Yakıtta su ya da toz mu vardı, motorun valfini filan mı tıkadı?" gibi akla gelen ilk endişe ile motorun kontrol ettirilmesi gerektiğine karar verildi. Gelibolu'da servisi olmadığı için geriye dönmek düşüncesi çaresizlikle eşdeğer görülünce en yakın servisin bulunduğu Keşan'a devam edildi. Korudağ rampası 3. vitesle ancak çıkılabildi. Sonunda servise ulaşıldı. Ancak servis kapalıydı. Yol yardım hattı arandı. İlgili kişi  3 saat sonra (14.00 gibi) gelebileceğini söyledi. Tarafımızdan olur verilince, 3 saatlik zaman dilimi Keşan'ın muhtelif alışveriş mekanlarında geçirildi.Lakin teknik adam 14.00 oldu gelmedi, 14.30 oldu gelmedi, 15.00 oldu gelmedi... 15.30 olup da gelmeyince bir kez daha arandı. İşinin bitmediği, 1 saat kadar daha gecikeceği tarafımıza iletilince en relaks halimizle durumun merkeze iletileceği, daha da gelmesine gerek kalmadığı, Gelibolu'ya  dönüleceği, en yakın zamanda da aracın Çanakkale'deki teknik servise götürüleceği söylendi.

Bir vakit havanın iyice kapanıp şakır şakır yağmurun yağdığı, hemen akabinde güneşin altın sarısı ışıklarını en cömert haliyle saçtığı ve hatta gökkuşaklarının uzaklarda da olsa ambiyansa renk kattığı bu şaşkın havada bi tanecik dahi fotoğraf çekilmedi.

Bu Pazar da böyle geçti... evdeki hesap ile çarşıdaki hesap uyumsuzluğunu bizatihi hissettirerek...
Vardır bir hayır, diyelim...


15 Ekim 2012 Pazartesi

14 Ekim 2012 Pazar

fishing day

Yazdan kalma, nefis bir gündü bugün. İlla ki deniz kenarında geçirilmeliydi.
Yetinmedik... Kıyıdan denize uzanan kayaları tek tek aşıp en uç kayada konuşlandık. Çoktandır bir türlü fırsat bulup da yapamadığımız balık tutma aktivitemiz için pek uygun yerdi.
Sahil her zaman bu hobinin meraklıları ile doludur zaten. Ama bugün daha da bir dolu idi her yer... her kaya... her bir girinti... Buna rağmen güzeldi bulduğumuz yer.
Ve deniz.... bize sundukları... kocacık ve ben... yani o an yapmak ve yaşamak istediklerimiz... her şey ama her şey çok güzeldi.


Balıkçılar vardı, kayıklarına, teknelerine atlayıp denize koşmuş balıkçılar...

Balıkçıllar vardı, kah dalıp balık yakalayan, kah kanatlarını kocaman açıp güneşte kurutmaya çalışan... ürkek, korkak balıkçıllar...

Mekanın daimi martılarıyla iyi arkadaştılar.

Akşama daha çok vardı ve gün bizimdi...
Doya doya, tadını çıkara çıkara seyrettim... denize özel ne varsa.

Kocacık bıkmadan usanmadan kayalardaki yosunların yuttuğu tavuk etlerini minicik kesmeye ve boşalan olta iğnelerine takmaya devam ediyordu. Lakin bi tanecik izmarit çıkmıyordu denizden...

Biliyorum olta balıkçılığı sabır işi... Bu sabrı kendim pek güçlü hissedemiyor olsam da hissedebilen kişiye de saygı göstermeliydim. Bir ara kızçemi arayıp henüz bi tanecik dahi balık tutamamış olmamızı tiye almasına fırsat yaratmış olsam da ciddiyeti tamamen kaybetmemeye özen gösterdim. Sessizliğimi korumak için "Yeni yalan Zamanlar"ın içine düşmüşlüğüm dahi oldu. :)

Nitekim kocacık izmarit takımını çıkarmış, her bir oltanın ucunda parlak simli ipliklerin bulunduğu istavrit takımını kamışa takmış... ve hemen o dakika yakaladığı ilk istavritle fotoğraf makinemin kadrajına girmeye hazırlanmıştı bile...

Cömertti deniz... İstavritten yana...
Bir bir verdikten sonra kesenin ağzını açmış ikişer ikişer... hatta dörder, beşer ve altışar vermeye de başlamıştı. Kocacığın keyfine diyecek yoktu.

Bu keyiften ben de nasiplenmek istedim.
Denizden balık değil, neşe ve mutluluk çekiyordum sanki!
 Şu an bu satırları yazarken dahi hala aynı his...

Mutluluk aslında her daim elimizde... bakıp da gördüğümüzde! 
Gösterip de fark ettirene şükürler olsun!




9 Ekim 2012 Salı

owl love

Baykuşlu takılarıma, baykuş işlemeli kutu ile çarpı işi hobime dönüş yapmış bulunmaktayım. Hadi bismillah!




7 Ekim 2012 Pazar

7 ekim 2012

Pazar gezmeleri ruhumun beslenme çantası.... O gün çantadan ne çıkarsa artık... Ve hatta "misafir umduğunu değil bulduğunu yer" sözünü de eyleme döken türden...

Bugün dip-bucak temizlik günüydü evde... Akreple yelkovan koşup durdu sürekli... Tam güneş de onlara ayak uydurup başını alıp gidecekken atıverdik kendimizi dışarıya...

Geçen haftaki postumda "monotonunu da özlermiş insan" vurgum vardı hani... Hamzakoy'a yürüdük yine... Denizi seyrettim doya doya... balıkçıları... yelkenlileri... gemileri... kayıkları...

Belki hasta belki de yaralı bu martıcık...  Günlerdir onu besleyen ellerce "dileriz bugün uçar" diyerek böyle toprağa bırakıldı... Uçsun diye ötelendi... yürüdü, hızlı hızlı  kaçtı... ama... uçamadı.

Evet kilolu değilim... Ama sağlık için gerekli... Koca bir yaz... bir kaç tempolu yürüyüş dışında heeeeep oturdum.

Kocacığın içine doğdu sanki... başlamadan beş bir dedi... beş birle bitirdim işi... :)

Sepet yoktu... kırlar yoktu... çiçek miçek... börtü böcek... toplamalık yemiş... hiçbiri.
Tuzu eksik çorba tadında bir Pazar bu Pazar...

Bazı günler zaten ağır... taş gibi...
Boğazında hep bir düğüm...
İçinde derin bir sızı...

İnsan kedisini, köpeğini, kuşunu, balığını kaybetse dahi... eksenini tümden kaybedebiliyor günlerce... ve her ama her yıldönümünde... ertesi günlerde de...  Değil ki çok yakınını!

Hayat ne çok duygudan ibaret!