30 Eylül 2012 Pazar

30 eylül 2012

Masa üstü pc min ekran kartının kırık fanı bir kaç gündür ehil ellerin fırsat bulup yapmasını bekliyor, dolayısı ile diz üstü pc me muhtacım bugünlerde... Foto editleme ve ağırlık küçültme programları başta olmak üzere pek çok özelliği ve programı diğer pc imdekilerden farklı olduğu için fotoğrafları işleme ve post hazırlama süresi daha uzun zaman alıyor burada. Diğerini bu tür işler için çok daha sık kullandığımdan dolayı onda daha pratiğim çünkü. Ayrıca bu pc min ekranı diğerine göre çok daha küçük ve yazı karakterleri de diğerine göre çok daha minnacık... Zaman aldı, sıktı filan ama sonunda postu hazırlamaya başladım neyse ki... Amaaa!... Fotoğrafların üzerine isim efekti koymayı unutmuşum! Oldu bi kere!

Geçelim postun konusuna...
Klasik oldu artık... gezintili bir Pazar postu yine...
Yaz bitmeden şu güzel havanın tadı çıkarılsın babında yürüyüş amaçlı, yürürken de etraftaki güzelliklerden göz kirası almalı, keyifli bir kaç saat...

 Belediye binasının bahçesi burası... Eşimin kuzeni hatırlattı geçen gün... Kıvrımlı yoldan arka sokağa inen bölüme çiçekler ekilmiş, çevre düzenlemesi yapılmış. Yanından geçerken hatırlayıp "hadi girelim içeri" dedik eşimle...

Taraça şeklinde, tam bir arnavut kaldırımı olmasa da onu andırır biçimde döşenmiş taşlık yoldan inilen 3 katlı bir bahçe burası. Ulu servi ağaçları var. Tam karşıda iç liman. En üst kattaki fotoğraflarda ışık patlamaları olduğu için ekleyemedim ancak ikinci katın şu fotoğrafında bir alt katı ve iç limanı görmek mümkün.


Bu da aşağıya inen kıvrımlı yoldan bir kesit..


Bu ise en alt kattan aynı limanın görüntüsü...

Binanın ön girişindeki bahçede kocaman kestane ağaçları var. Tamamen organik... ama yabani...
Sonbahar-kış dekorasyonlarım için topladım bir kaç tane...

Peyzaj mimarisinin en basit örneklerini dahi görebileceğimiz park ve bahçelerden yoksun Gelibolu için bu düzenlemeyi bir şans ve güzel bir adım olarak gördüğümü itiraf etmeliyim.

Önümüz kış olsa da arada kaçmak gerek buraya... Hem evime çok yakın, hem de iş yerime...

Yürüyüş yapmak bu ay pek gerçekleştiremediğim bir aktiviteydi. Eskiden haftanın en az dört günü yürüdüğümüz Hamzakoy'a yürüdük yine... O vakitler çok monoton gelirdi bana bu  güzergah, hep aynı hep aynı, sıkılırdım bazen... Özlemişim! :)

Buradan yapılacak felsefik çıkarımları okurun bizatihi kendisine bırakıyor ve bu posta aşağıdaki yelkenli ile son veriyorum.



Yeni haftamız güzel geçsin!



eylül biterken

Beklediğimden daha sıcaktı eylül... daha yoğun... daha hızlıydı...
Sanki çarçabuk tüketip paketin sonunu bulduğum kremalı bisküvi gibi... ki kreması sıyrılıp bir kenara alınmış.... -mecburiyetten-.
Yine de katlar arasında kalmış krema kalıntısıyla idare etmek belli bir hazzı getirdi kendiliğinden...
Hani yarının ekimin ilk günü olacağını bilmekle yeni aya soğuk günleri biçmiyor olsam, bu yarım haz devam edip gidecek gibi geliyor bana...

Güzeldi eylül...
Bunu tüm kalbimle söyleyebiliyorum.
İstanbul zorunluluğumu -sil baştan yaşamak pahasına- azat etmiş ve gidişatı bilinmezliğe terk etmiş olsam da...

Harp okullarında verilen eğitimin bazı yanlış öğretileriyle mesleklerini icra eden subaylar bir de doktor olup insan üzerindeki  tüm yetkiyi ve erki ellerinde bulundurunca o meslek çoğu zaman süper egoların etkisi altında icra ediliyor ve icracı kişi duyarlı ve de insancıl misyonunu tam olarak yerine getiremiyor. 25 yıllık tecrübe!

Bir süredir pabucumun tekini alıkoymakta ısrar eden GATA yı azat ettim yaşamımdan... Bir avuç generali mutlu etme önceliği ile yaşamına devam edebilir! Ben sol kaburgasının içinde altından yürek taşıyan doktorlar istiyorum! ki üstünde kuş kanadı, yalnızca insan için çırpınan...

Evet güzeldi eylül!
İşime çoğu zaman saatlerce başımı kaldırmadan gömülmüş ve "aaaa ne çabuk akşam oldu" sözünü çok sık tekrarlamış olsam da...

Çok çalıştım... karşılığını da aldım.
Açılıştan bu yana en yüksek ciroyu bu ay yapmışım... Şükürler olsun!..
Buraya da not olsun... unuturum ben...
28 ağustosun da en yüksek ciro günüm olduğunu düşeyim yanı sıra... o da bulunsun.
 -Sık sık diyorum ya bi nevi almanak bu blog...

Güzeldi eylül...
6 günün yoruculuğuna inat, yaz tadında çok keyifli çok huzurlu Pazarlarım oldu. Bir çok yerde havalar epeyce bir serinlemiş, kış kapıdan girmişken...

Yapılamayan uzun soluklu tatilleri ise büyük bir kabullenmişlikle hayal depomda stokluyorum.

Ama bir gün var ki, -onu da not düşeyim-... Çarşısını alt üst ederek, tuhafiyelerinde saatlerimi kaybederek, en dostla sohbetin dibine vurarak, üstüne çok eski bir ortak arkadaşla tesadüfen karşılaşıp keyifli bir saat geçirerek tadını doya doya çıkardığım bir Çanakkale kaçamağım da var.
Daha ne olsun!

Evet güzeldi eylül!
En kötü günler böyle olsun!


Herkese mutlu Pazarlar!

23 Eylül 2012 Pazar

23 eylül 2012

Bugün kocacığın doğumgünü idi.
Edi- Büdü ikilisi olarak 53. yaşına hoş geldin dedik birlikte. :)

Sıcacık bir havada... denize karşı... keyifli bir piknik partisi idi. 





Fırsattan istifade bol bol manzaranın keyfi çıkarıldı.


Kocacık Beşiktaşlı. Hediyeler bu kez tutulan takıma göre seçildi.


Gün burada bitmedi aslında.
Bugün farm kızı idim yine ben. 
O da bir sonraki postun konusu olsun.
Sevgili kocacık da iyi ki doğmuş, iyi ki beni bulmuş olsun!
Nice doğumgünlerini hepbirlikte sağlıkla ve huzurla kutlamak dileğiyle...






17 Eylül 2012 Pazartesi

çekiliş sonucu

Bu akşam 7 gibi  yağmur şakır şakır inip iş yerimde elektrikler de kesilince evime erken kavuşmuş oldum. Evde elektrikler vardı neyse ki... Ben yoldayken de gelmiş olabilir... Her ne ise... evde elektriğin varlığını bilmek mutlu etti sonuçta.

Yarım saatlik eve adapte ve evle iştigal olma hallerinden sonra  halihazırda üstüne tünemekte olduğum pc koltuğumda ve pc karşısında aldım soluğu... Şu anda saat 10.a geliyor. (Ayaklarım yorulunca tüneme moduna geçiyorum. Bildiğiniz tavuk, horoz gibi.. koltukta iki ayak üstüne... :) ) Demek ki zannettiğimden çok sürmüş, kaslar tutulmuş.

Bu duruma gelinceye dek katılımcı listesiyle izleyici gadget ımdaki isimleri eşleştirmekle meşguldüm. Gözlerimi ekrandan bi saniye olsun kaçırmamaya gayret ederek...  Heyhat! pek zor, pek yorucu, pek dikkat gerektirici bi işmiş... Bi tanecik kişiyi dahi kazara es geçmiş olmamak için bulamadığım isimleri tekrar tekrar taradım... Misal bazı arkadaşların profillerindeki izledikleri bloglar arasında blogum yok ama izleyici gadget ımda kendileri mevcut... Ya da izleyici gadget ımda posta bırakılan isimden daha farklı bir isimle kayıtlılar... 974 kişiyi bazen profillerine, bazen de resimlerine vb. bakarak sıkı sıkı inceledim.
Zordu... ama bitti! :)

Her bişeye dikkat ederek iyice emin olduktan sonra iki kişiyi liste dışı bırakmak zorunda kaldığımı üzülerek belirtmeliyim. Çünkü izleyici gadget ımda kesinlikle yoktular. Böylece liste 54 kişiden oluşmuş oldu.
Word'de yaptığım sıralamaya göre random.org aracılığı ile çekilişimi yaptım ve kazananı belirleme mutluluğuna eriştim.

Hediyelerimi kazanan 38. sıradaki sevgili takipçim  Alev Özkan oldu. Cicilerini güzel günlerde, keyifle kullanmasını diliyorum... ancak... bunun için adresini bilmem, eline ulaştırmam gerek... Adresi beklemedeyim...

Çekilişime katılan herkese çok çok teşekkürler, en kısa zamanda yine güzel hediyelerle, yine hep birlikte olmak dileğiyle... herkese sevgiler!

16 Eylül 2012 Pazar

Bugün Erikli - ağustos 2012

Çekilişe katılan arkadaşlar benden sonucu bekliyor olmalılar ama ben kalktım günlük yazmaktayım. Adına düzen mi diyelim, alışkanlık mı? hani belki de tek tatil günüm olduğundan... ve de hafta içinin sıradan iş günlerine inat gönlümce geçirmekte olduğum tek gün olduğundan belki de... Pazar günlerimin ayrıcalıklı anlarını bloguma not düşmekten büyük mutluluk duyuyorum.

İşte bu sebeple ağır bastı ve yazılmakta bu post... 

Şip şak olsaydı, izleyici penceremle katılımcıları eşleştirmeden..... random.org la kurayı belirler, kazananı duyururdum çabucak kuşkusuz... Ancak çekiliş postumda da belirttiğim gibi katılımcıları tek tek izleyici gadget ımda arayıp bulduktan sonra belirleyeceğim listeyi...
Biraz zaman... 
İlk fırsatta sonuçla buradayım.

Gelelim günün konusuna...
Bugün Erikli'deydik biz.... Erikli Keşan'a bağlı, Saroz kıyısında bir tatil beldesi. 
94-99 yılları arasında Keşan'da yaşarken yazları hemen hemen her haftasonu Mecidiye'deki askeri kampa giderdik. Oradan da Erikli'ye şöyle bir uzanıp curcunanın içine atardık kendimizi... Askeri kamp ne kadar düzen, disiplin ve sükunet barındırıyorsa Erikli tam tersi hareketin ve de cıvıltının olduğu yerdi. Çarşısında alışveriş yapmak, kalabalığına karışmak, oradan buradan yükselen müziklerin gürültüsüne aldırmadan oturup bişeyler yiyip içmek iyi gelirdi ruhumuza. Serde gençlik de varmış demek ki. Şimdilerde sükunet ve huzur en öncelikli tercihimiz. :) 

Bu tercihi de hesaba katarak yola çıktık bugün. Zamanımızın çoğunu askeri kampta geçirir, biraz da Erikli'ye uğrarız, dedik. Oysa kamp deniz sezonunu kapatmış ve tatile girmiş. Zamanımızın çoğunu Erikli'de geçirdik böylece. Son bir saat ise her zaman olduğu gibi Keşan-Kipa'da aldık soluğu...

Okulların başlıyor olması, havanın hissedilir derecede soğuması ile Erikli de sıcak günlerin curcunasını kaybetmiş, yalnızlığa ve sessizliğe gömülmüştü. Dolayısıyla ihtiyaç duyduğumuz sükunet fazlasıyla orada karşıladı bizi. :)

Marmara denizine oranla çok daha soğuktur Saroz... Sıcaklık düşünce çivi gibi olmuştu bugün. Taş çatlasa iki kişi vardı denizde... Biz de donmayı göze alıp girip yüzmedik... kıyısında yürüyüp bol bol seyrettik. O dahi iyi iyi geldi ruhumuza. 

Ancak bişey var ki tam Mecidiye'den ayrılırken çok korkuttu bizi. Mecidiye'den çıkıp Erikli yolundaki gölete varmıştık ki, bir orman yangınının başlangıcına tanık olduk. 10 dk. içinde koskocaman alana yayılıverdi yangın. İtfaiye zamanında yetişti yetişmesine de, bulunduğu yerden yukarılara dalga dalga yayılan alevlere yetişmesi pek mümkün olmadı. (Bakınız aşağıdaki fotoğrafta solda itfaiye hortumundan çıkan su, yangın ise kuru otları yalayıp yutarak ormanın içine, yukarılara doğru ilerlemekte.)  

Kısa bir süre sonra başka itfaiye güçlerinin gelmesi ile yangın tepeyi aşmadan durdurulabildi neyse ki.

O an bütün kalbimle orman canlılarını düşündüm. Kaplumbağaların hızları güvenli alanlara kaçabilecek yeterlilikteydi inşallah! Ağaçlar çığlık atıyorlar mıydı?... ya hayvanlar... onların da kendi lisanlarında bağrış çağrışları vardı mutlaka... nasıl canhıraş seslerdi acaba?

Yangın nasıl çıkmıştı ki! 21. yüzyıl zekasına ve bilgisine sahip insan evlatları ormanı kazara yakma lüksüne sahip olmalılar mıydı? Yani çağımızın insanı bu aptallığa karşıkoyabilecek gelişmişliğe erişememiş miydi? Kalbini kin ve nefret bürümüş, insanlıktan nasibini almamış orman yakıcı, insan öldürücü zevata insanlık namına yakıştıracak bir sıfat yokken, farkında olmadan ya da umursamadan kazara ormanı ateşe verenlere ne demeli? Üzgünüm... Çağımız insanına aptallığı, cahilliği, vurdum duymazlığı, ileri görmezliği vesaire yakıştıramıyorum. Bu gerekçelerle ormanı yakan her kim ise tek kelime ile katildir bana göre! Zekasında bir kusur yoksa...
Yaktığı ateşin ormana ulaşacağını düşünememiş bir çiftçi mi, sigarasının izmaritini ormana savuran düşüncesiz bir yolcu mu, keyfi uğruna etrafını ateşe veren piknikçi mi, ya da her kim ise, ormandaki tüm canlıları böylesi bir kıyıma sürüklediği için katilin tekidir!
Gerisi laf-ı güzaf!

Ormanın hemen aşağısında bir gölet var. İçinde tatlı su balıkları... Köprüde balık tutmak için dizilmiş insanlar... Uçsuz bucaksız yeşille mavi elele... Bu güzelim manzarayı karartmaya kimin hakkı var ki! Üstelik bu görüntü, bu coğrafi konum kaç ilçeye, kaç şehre, kaç ülkeye nasip olmuş ki! 

Post aldı başını, Ruşyena'nın feryadı yolunda ilerlemekte... İçim yandı dostlar... Günlerdir, haftalardır, aylardır, ve de yıllardır bu güzelim ülkede yangın üstüne yangın çıkarmakta olan zevat yüzünden... yitip giden canlar yüzünden... Hiç uğruna olan biten yüzünden... 
Taş/tım... bugün taştım...

İnsan olmak ne menem  şey... Hem güdülerini hem aklını kullanmak... Birinden birini koyverip diğerine yöneldin mi insanlıktan çıktığının resmi. Velev ki herkes insan! Sanırım aslolan denge!
İşte böyle...

Konu Erikli gezisinden çıktı bambaşka mecralara sürüklendi. 
Hadi toparlayalım. 
Ve sözü burada fotoğraflara bırakalım. 

İnsanın insana, insanın diğer tüm canlılara zulmetmediği bir dünya dileğiyle... güzel geçsin haftamız!




11 Eylül 2012 Salı

ece için....

Tatlı bebişlere sevimli şeyler yaparken o tatlılık, o sevimlilik ruhuma da siniyor ve dünyanın musmutlu insanı oluyorum o an... Ve dünya duruyor... Ben yalnızca üretiyor, üretiyor, üretiyorum...

Bugün rutin siparişlerin yanısıra Ece bebişin doğumgünü hazırlıkları günü idi. Hazır malzemelere ilave olarak bir de el emeği bu ciciler çıktı ortaya... Yine dünya durdu.





Çocukluk ninnimize illustre edilmiş bu filmciği de az önce eşim  you-tube ta bulmuş...Bizim çok hoşumuza gitti... Belki siz de seversiniz...


Herkese iyi geceler... güzel bir hafta...

9 Eylül 2012 Pazar

rutine devam

Hafta içi kendim onlarca parçaya bölünürken eldeki tek tatil gününü, bi tanecik Pazarımı kaç parçaya bölsem bilemiyorum. 
Yine gerçekleştirilmesi istenen şeylerin azı yapılabildi ve çok şey geleceğe bırakıldı.
Elde neyse ki hoş anılar ve baktıkça keyif alınacak kareler.... 
Şükürler olsun!






2 Eylül 2012 Pazar

3. hediye çekilişi


İkinci ile arası ne çok açıldı. Tüm sebep gittiğim her yerde onu arıyor olmam. :) Şurada paylaştığım deterjan kutumdan söz ediyorum. :) İyi ki o gün pazarda rast geldiğimde almışım... O günden sonra bi daha hiç gelmedi buralara... Gittiğim yerlerde de göremedim. Bi gün bulup almak, alıp blog izleyicilerimden birine hediye etmek niyet olarak kaldı öyle içimde... Sonunda dün kavuştum. :)

Bulunca bir tane de almadım. Dolu dolu var evde... eşe, dosta ve tabii en başta kızçeme hediye... Biri de sizlerden birinin olsun... En çok isteyenin...

Hediyem yalnız o değil... Bu Cath Kidston peçeteler var bir de...

Bu melek de kazanacak şanslı izleyicimin uğuru olsun. Şansı hep daimi olsun.

Çekilişi blog izleyicilerim arasında yapmak istiyorum. İzleyiciler gadget ında ismi olan ve gerçekten izleyicim olan birine gitsin bu ciciler. Bu kez bu detayı kontrol ederek sonuçlandıracağım çekilişimi... Ve tabii en başta da söylediğim gibi çok çok isteyen kişiye gitsin dilerim. Bu posta yorum bırakmanız yeterli. Adres bilgisinin yurt içi olması şartını da ekleyerek son katılım tarihinin 15 eylül, 21.00'a kadar olduğunu bildiriyor ve katılan herkese bol şans diliyorum.