24 Haziran 2012 Pazar

plaj günü

Yaz çoktan geldi... Denize girilecek bi dolu plajı ve kıyısı olan bir memlekette yaşıyor olmamıza rağmen plaj sezonunu ancak bugün açabildik. İstikamet Kilitbahir'deki  yerel askeri kamp idi.
Oradaki huzuru ve düzeni çok seviyorum... Manzarası ise zaten başlıbaşına cazibe sebebi.
Burası Çanakkale Boğazı'nın en dar bölümü. Tam karşıda kıyı boyu sere serpe uzanmış Çanakkale... Gündüz seyretmek ayrı güzel, akşam ayrı...
Boğazdaki gemiler kıyıya öyle yakın geçiyor ki uzansan sanki dokunacakmışsın gibi.

Bugün en dost da geldi Çanakkale'den... Akşamdan sözleşmiştik. Buluştuk özlem giderdik. En kakara kikirilisinden... Biz bunu sık yapmalıyız. 

Sevgili Leylak Dalı blogunda ve özellikle de twitterda o kadar çok övgüyle bahsetmişti ki, İstanbul'a gidince "Dünyanın Bütün Pastaneleri"ni almadan dönmemiştim. İki haftadır çantamda oradan oraya dolaşıp duran kitabı ancak bugün elime alabildim. 

Keyifli bir Pazar idi... Son aylarda yaşadığım belki de en keyifli Pazar...
İyi güneşlendim, iyi yüzdüm... Ve iyi yoruldum...
Pazartesi sendromlarım pek olmaz ama birazdan yatınca ertesi sabah kapalı mekanda geçirilecek iş haftasının ilk gününe uyanıyor olacağımı bilmek şimdiden pek can sıkıcı. 

Herkese iyi geceler... ve sendromsuz bir Pazartesi... Tabii bana da. :)

akşam pikniği

Bu keyif için iş yerimi bir saat erken kapattım bugün... Anne-baba-evlat, en acelesinden gerçekleştirdiğimiz hazırlık ile koştuk piknik alanına... 
Yoldan tazecik balıklarımızı aldık.
Evlat ve babacık piknik malzemelerini hazırlarken ben salatamızı yapmıştım.
Hepsini afiyetle yedik.
Etraf çam kozalağı doluydu yine. Bi kaçını sepete attık.
Bu güzel sahilde yürüdük uzuuuun uzun.
Deniz kabuğu topladık.
13 yıllık piknik masamız içli bir çatırtı ile bize elveda dedi. Çöp konteynırının yanına terkedip kendisine el salladık.

Bu akşam da böyle bitti. 

22 Haziran 2012 Cuma

tam buğday unlu şeftalili kek

Geçen gün BİM'de küçük kek ve turta kalıpları buldum. Çoktandır aklımda kek ve turta kalıplarımı küçültmek vardı. İsabet oldu. Şimdi az ve öz... hatta neredeyse tadımlık yapıyorum bu tür şeyleri... İyi oluyor.

Kare şeklindeki küçük kalıbımda şeftalili kek yaptım. Kap küçük olunca malzemelerin ölçüsünü doğru ayarlayabilir miyim diye endişelenmedim değil...  Göz kararı ile yaptığım deneme ilk teşebbüste gayet başarılı oldu neyse ki.
Bildiğiniz üzere bir süredir kek ve çöreklerde toz şeker kullanımını kaldırmış, yerine pekmez, bal veya kuru yemişler kullanmaya başlamıştım. İçine konulacak şeker miktarı az olunca bu defalık bu sağlıklı tatlandırıcılar yerine toz şeker kullandım. Tarifi sağlıklı kek olarak yapmak isteyenler şeker yerine pekmez kullanabilirler. 
Tam Buğday Unlu Şeftalili Kek
Malzemeler:
2 yumurta
70 gr. tereyağ (oda ısısında yumuşamış)
1 çay bardağı toz şeker (veya 1/2 çay bardağı üzüm pekmezi)
1/2 çay bardağı yoğurt
1 çay kaşığı karbonat
2 büyük boy şeftali
aldığı kadar tam buğday unu
Yapılışı: Kek kalıbınızı iyice yağlayın. Bir kapta yumurtaları çırpın, içine yağı ve toz şekeri ekleyip çırpmaya devam edin. Yoğurdu ekleyip yine çırpın. Karbonatı ekleyip karıştırın. Kek kıvamına gelinceye dek un ekleyerek karıştırmaya devam edin. Karışım pürüzsüz bir hal alınca yarısını kek kalıbına dökün ve kabukları daha önceden soyulmuş şeftalileri dilimleyerek karışımın üzerine dizin. Kalan karışımı da ekledikten sonra kalıbı 170 dereceye ayarlanmış fırına yerleştirin. Kekiniz iyice kabarıp, üzeri iyice kızarınca kürdanla  pişip pişmediğini kontrol edin. 

15 dakikalık bir soğuma süresinden sonra kekiniz servise hazırdır. Afiyet olsun!


21 Haziran 2012 Perşembe

pazı yapraklı pesto

İtalyanların ünlü fesleğenli sosunu pazı yaprakları ile denedim bu kez. Gayet de hoş oldu.
Makarnalara ve pizzalara sos olmasının yanı sıra, ekmeğe sürüp yemek de çok keyifli.
Pazı Yapraklı Pesto
Malzemeler:
25-30 adet pazı yaprağı
1 + 1/2 su bardağı rendelenmiş parmesan peyniri (çok sert eski kaşar ya da pecorino romano türünde bir peynir de olabilir)
1/2 su bardağı zeytin yağ
1 paket çam fıstığı
3-4 diş sarımsak
bir tutam tuz
Yapılışı: Çam fıstıklarını yağsız tavada hafifçe pembeleştirin. Zeytin yağ hariç tüm malzemeyi robotta çekin. Zeytin yağını kaşıkla karıştırarak yedirdikten sonra karışımı ağzı kapalı herhangi bir saklama kabına alın. Buzdolabında tutarak dilediğiniz zamanlarda tüketin. Afiyet olsun!

20 Haziran 2012 Çarşamba

kızarmış, tarçınlı-ballı ananas

Evlatla bir arada olma ve özlem giderme günlerindeyiz şimdilerde. Kısa bir süre sonra özgür kız olup yine yuvadan uçacağı için kızımla geçireceğim her dakikayı baş sorumluluklarım olan ev-iş-eş üçlüsünün önüne koymuş bulunmaktayım. Bu üçlüde yükümü zaman zaman hafifleten bir eşe ve bir arkadaşa sahip olduğum için de kendimi şanslı addediyorum. Aksi halde bu kadar kolay olmayacaktı her şey. Zira tam gün çalışma hayatı pek bi zor... hele ki şu yaz mevsiminde... dinlence ve eğlence mekanları dolup taşarken... insanlar tatil modunda mevsimin tadını çıkarırken... :)

Yazla birlikte yemek seçimlerimiz de hafif tatlara yönelmiş bulunmakta...
Dün sabah ananas dilimlerini kızartıp kahvaltıda da yiyebileceğimiz hafif bir meyve tatlısı yaptım.Bu tarif, sağlıklı olması için "ananaslı flambe"nin kendi damak tadımıza ve sağlıklı pişirime uyarlanmış hali...
Şöyle ki; "flambe"de esmer şekerin yağda epeyce bir yakılıp karamelize edilmesi gerekiyor... ve ateşte yakmak anlamına gelen "flambe" işlemi için de ananasların üzerine bir miktar rom vb. dökmek sureti ile tatlının alevlendirilerek pişirilmesi gerekiyor. Ben tüm bu işlemleri es geçerek daha kolay ve daha sağlıklı bir yol seçtim kendime... Hatta balını da pişme sırasında eklemedim ki, yüksek ısı ile baldaki diastaz değeri düşüp HMF değeri yükselmesin... besin değeri kaybolmasın... falan filan...
İşte tarifim;


Kızarmış, Tarçınlı-Ballı Ananas
Malzemeler:
3 dilim ananas
50 gr. tereyağ
2 tutam tarçın
bir miktar çam fıstığı
2 tatlı kaşığı bal
Yapılışı: Yağı tavada kızdırıp altına ve üstüne tarçın serpilmiş ananas dilimlerini içine koyun ve alt üst ederek kızarıncaya dek pişirin. Servis tabağına alıp soğumaya bırakın. Soğuyunca üzerine bal gezdirin... çam fıstıkları ile süsleyin. Afiyet olsun!

Not: Dilerseniz yanında veya üzerinde bir top dondurma veya labneli mousse ile de servis yapabilirsiniz... Öyle de nefis oluyor.

16 Haziran 2012 Cumartesi

yine İstanbul...

Biz yine İstanbul'da... yine aynı yerlerdeydik.
Pabucumun tekinin bir süre daha GATA'da kalması gerekiyor(muş)... dolayısıyla iki ay sonra aynı buluşma yeniden söz konusu... Görünen o ki; bu yaz pek bi İstanbulluyum.
Öyle yakıcı, öyle yapış yapıştı ki hava, üstüne hastane sıkıntıları ve şehrin yorucu yaşamı eklenince Gelibolu'ya bir an önce dönmek için nasıl can attım anlatamam... Takıp sepetimi koluma dağ, tepe, kıyı, kumsal,... ne huzurlu, ne sakin bir yaşam sürüyormuşum meğer!
Bir yaşam tarzı olarak her fırsatta uygulamaya çalıştığım gibi... "carpe diem" felsefesi ile kendime küçük keyifler ve küçük mutluluklar kırpabildim neyse ki.
Ancak bu kırpıntıları -çok sevmeme rağmen- ne alışveriş mekanlarında bulabildim, ne de caddelerinde ve sokaklarında... Bu güzelim boğaz ve denize özgü her bir parça hiç ama hiç olmasa idi İstanbul pek sönük, pek sıkıcı bir şehir olurdu kesin... Ve insanı hepten mahvederdi.
Söz sağlıktan açılmışken, "her şeyin başı sağlık" diyerek kapatalım bu postu... Zira en büyük zenginlik o.

Haftasonumuz sağlıkla ve keyifle geçsin... herkese sevgiler!

3 Haziran 2012 Pazar

elbise dikmiş oldum mu acaba?

Bu başlık da neyin nesi?
Açıklayayım hemen... :)
Etek ve mutfak önlüğü deneyimlerimden sonra, elbise de dikebileceğime kanaat getirerek geçen hafta penye bir tişörtümden gazeteye kalıp alıp puantiyeli kumaşımın üzerine yatırarak elbise biçmiştim kendime... Dikiş işlemlerini de yaptım. Lakin iş lastikle büzgülerini yapmaya gelince durdum orada. Sanki layıkıyla kotaramayacaktım bu işi... Belki de berbat bir sonuçla sonraki elbise dikme heveslerimin de önünü tıkamış olacaktım. İşin bu bölümünü erbaplarına bırakmaya karar verdim ve en yakınımdaki erkek terziye gittim. Önce yaparım diyen terzi bey, tüm kenarların overloklarını yapıp beni elimle yapacağım sürfile işleminden kurtardıktan sonra (ki kendisinden böyle bir ricam olmamasına rağmen... Allah razı olsun.) fikir değiştirerek,  lastik geçirilecek bölümleri yapabileceğini sanmadığını söyledi ve beni bayan terziye yönlendirdi. (Bu açıksözlülüğü için de yine Allah razı olsun kendisinden... yapamayacağını düşünüp daha ehil bir terziye yönlendirmesi de bir erdem... bozup elime verebilirdi de...) Gittiğim bayan terzi büzgüleri başarıyla halledince gönlümdeki elbiseye kavuşmuş oldum böylece...
Ancak bu elbiseyi ben dikmiş oldum mu?
Yüzdelik hesaba göre evet... ama tamıtamına derseniz maalesef!  Demek ki "elbiseni kim dikti" sorusuna vereceğim yanıt "ben" demek yerine uzun uzun böyle anlatılacak.
Yaz sıcağını da, ışıltısını da aldı geldi buralara... Öğleden sonraları alışkın olduğumuz gezi saatlerimizi bundan böyle daha geç saatlere almaya karar verdik. Ciddi ciddi yakıyordu güneş.... Bu büyük incir ağacının gölgesi kurtarıcımız oldu neyse ki... Yürüyüş sonrası iyi geldi bu serin gölge.
Eski fotoğraflarımızdan burasını anımsayanlar olmuştur belki. Kışın keşfettiğimiz, Eceabat yolu üzerindeki sakin ve şirin kıyı burası. 
Ayaklarımı denizden çıkarmak istemedim hiç, Yüzülebilecek kadar ılık mı ılıktı...
Sünnet, düğün, nişan, nikah, kına gibi törenlerin başlaması sebebiyle yoğun iş günlerine girmiş bulunmaktayım bir süredir. Akşamları eve geç geliyorum. Hatta Pazar günü dahi dükkanı açıp açmamak arasında gittim geldim. Sonra rest çektim içimdeki iş kadınına... Bugün de puantiyeli, çiçekli, böcekli bir gün olsun istedim. Deniz keyfi de bonusu oldu. Ruhuma ve bedenime iyi geldi bu kaçış...
Twitter da "enteresan" diyerek ilgimi çeken bir linki paylaşmıştım. Daha sonra internette hakkında araştırma yapıp kitaplarını da okumalıyım dedim...  Beki İkela Erikli'nin Meleklerin Gücü" isimli kitabını okuyorum şu an. Yazarın aynen dediği gibi kafama uyanları alıyor, uymayanları da geri dönüşüm kutuma atıyorum. 
Kendi yaşamım için bu rehberlikten yola çıkarak denediğim şeyler oldu... "Enteresan!" diyeceğim başka da bi şey diyemeyeceğim şu an. Enteresan, çünkü gerçek olan bazı şeyler var...
Lakin emin olmak gerek... Zamana bırakmak gerek...
Sonuçta meleklerden istenenler hep olumlu, güzel şeyler... Ama hayat her daim aynı paralelde gidecek diye bi kaide yok. Acılar da, hüzünler de bizim için...

Yeni haftanın hep güzel şeyler getirmesi dileğimle... herkese sevgiler!