Bu başlık da neyin nesi?
Açıklayayım hemen... :)
Etek ve mutfak önlüğü deneyimlerimden sonra, elbise de dikebileceğime kanaat getirerek geçen hafta penye bir tişörtümden gazeteye kalıp alıp puantiyeli kumaşımın üzerine yatırarak elbise biçmiştim kendime... Dikiş işlemlerini de yaptım. Lakin iş lastikle büzgülerini yapmaya gelince durdum orada. Sanki layıkıyla kotaramayacaktım bu işi... Belki de berbat bir sonuçla sonraki elbise dikme heveslerimin de önünü tıkamış olacaktım. İşin bu bölümünü erbaplarına bırakmaya karar verdim ve en yakınımdaki erkek terziye gittim. Önce yaparım diyen terzi bey, tüm kenarların overloklarını yapıp beni elimle yapacağım sürfile işleminden kurtardıktan sonra (ki kendisinden böyle bir ricam olmamasına rağmen... Allah razı olsun.) fikir değiştirerek, lastik geçirilecek bölümleri yapabileceğini sanmadığını söyledi ve beni bayan terziye yönlendirdi. (Bu açıksözlülüğü için de yine Allah razı olsun kendisinden... yapamayacağını düşünüp daha ehil bir terziye yönlendirmesi de bir erdem... bozup elime verebilirdi de...) Gittiğim bayan terzi büzgüleri başarıyla halledince gönlümdeki elbiseye kavuşmuş oldum böylece...
Ancak bu elbiseyi ben dikmiş oldum mu?
Yüzdelik hesaba göre evet... ama tamıtamına derseniz maalesef! Demek ki "elbiseni kim dikti" sorusuna vereceğim yanıt "ben" demek yerine uzun uzun böyle anlatılacak.
Yaz sıcağını da, ışıltısını da aldı geldi buralara... Öğleden sonraları alışkın olduğumuz gezi saatlerimizi bundan böyle daha geç saatlere almaya karar verdik. Ciddi ciddi yakıyordu güneş.... Bu büyük incir ağacının gölgesi kurtarıcımız oldu neyse ki... Yürüyüş sonrası iyi geldi bu serin gölge.
Eski fotoğraflarımızdan burasını anımsayanlar olmuştur belki. Kışın keşfettiğimiz, Eceabat yolu üzerindeki
sakin ve şirin kıyı burası.
Ayaklarımı denizden çıkarmak istemedim hiç, Yüzülebilecek kadar ılık mı ılıktı...
Sünnet, düğün, nişan, nikah, kına gibi törenlerin başlaması sebebiyle yoğun iş günlerine girmiş bulunmaktayım bir süredir. Akşamları eve geç geliyorum. Hatta Pazar günü dahi dükkanı açıp açmamak arasında gittim geldim. Sonra rest çektim içimdeki iş kadınına... Bugün de puantiyeli, çiçekli, böcekli bir gün olsun istedim. Deniz keyfi de bonusu oldu. Ruhuma ve bedenime iyi geldi bu kaçış...
Twitter da "enteresan" diyerek ilgimi çeken bir linki paylaşmıştım. Daha sonra internette hakkında araştırma yapıp kitaplarını da okumalıyım dedim... Beki İkela Erikli'nin Meleklerin Gücü" isimli kitabını okuyorum şu an. Yazarın aynen dediği gibi kafama uyanları alıyor, uymayanları da geri dönüşüm kutuma atıyorum.
Kendi yaşamım için bu rehberlikten yola çıkarak denediğim şeyler oldu... "Enteresan!" diyeceğim başka da bi şey diyemeyeceğim şu an. Enteresan, çünkü gerçek olan bazı şeyler var...
Lakin emin olmak gerek... Zamana bırakmak gerek...
Sonuçta meleklerden istenenler hep olumlu, güzel şeyler... Ama hayat her daim aynı paralelde gidecek diye bi kaide yok. Acılar da, hüzünler de bizim için...
Yeni haftanın hep güzel şeyler getirmesi dileğimle... herkese sevgiler!