16 Mayıs 2011 Pazartesi

Kömür Limanı

8 ay aradan sonra yine Kömür Limanı'ndaydık dün. Yağmur-çamur durumları başladığında gezi planımızdan çıkardığımız için kış süresince yolumuz düşmüyor hiç. Yolu pek iyi değil çünkü... Ama manzarası muhteşem...

Yolu nedeniyle bizim nadiren gidiyor olmamıza rağmen, yaz-kış Kömür Limanı'na gelen-giden çok fazla. Bunun sebeplerinin başında yöre köylülerinin geçim kaynağı olan balıkçılık uğraşısı geliyor. Bir diğer önemli etken ise denizinin dalış sporuna çok uygun olması.

Aşağıdaki iki manzara koyun en tepeden görünüşü... Görüldüğü üzere cennetten küçücük bir köşe...


Bu fotoğraf ise bir tarafı uçurum olan, kıvrım kıvrım yolun aşağıya inerken uygun bir köşesinden çekilmiş olan bir fotoğraf. Koyun tam arka cephesi...

Bu teyze, yüzme bilmediği halde eşiyle birlikte kayıkla denize açılıp balıkçılık yapan bir teyze... Denizde olmadığı zamanlarda el işi yapar gibi oturup sabırla parakete hazırlıyor böyle... Yazları da kampçılar için yiyecek ve içecekler hazırlayarak satış yapıyor orada. Emekçi bir kadın... Bir saatten fazla o anlattı, biz dinledik. Ne öyküler, ne dramlar barınmış geçmişinde... Bir kaç kitap okumuş kadar oldum.

Yine geçimini balıkçılıkla sağlayan başka emekçi adamlar... Sabırla ve özenle yapıyorlar işlerini...


Koyun sağ tarafı her zaman olduğu gibi dalış sporuna gönül vermiş kampçılarla dolu. Kimileri karavanlarında, kimileri de çadırlarında yaşıyorlar... En sık yaptıkları şey denizle bütün olmak.


Benim her gidişimde üzerine kurulup fotoğraf çektirmeyi geleneksel hale dönüştürdüğüm büyük bir kaya parçası vardı kıyıda... Bu gidişimizde yok olduğunu gördük. Koca kayaya ne oldu ki acaba? Sevdiğim bişeyi kaybetmiş olmak can sıkıcıydı ama şu tostos amcayı bulunca sevinçten havaya uçtum. Bu sevimli şeyleri bulduğumda (çocukken) alır eve götürürdüm ben hep... Paparayı da yerdim...Avucuma ve giysilerime az çiş yapmadılar. :)) Bunu da alıp götüresim gelmedi değil hani... :)
Epeyce bi sevip sohbet ettikten sonra çaresiz bıraktım yerine...
 "Büyüdük be arkideş, çaldılar çocukluğumuzu!"

15 Mayıs 2011 Pazar

tiril tiril oh!

Bugün,  aylardan sonra artı 26 dereceyi görebildik nihayet... kaçar mı? :) Şurada kumaşını paylaştığım, şurada da dikip bitirmiş olduğumdan ve de üşümediğim bir gün giyip burada paylaşacağımdan söz ettiğim, kendi mamülüm eteğimi giyebildim sonunda.

Gezi güzergahımız Kömür Limanı idi... Varıncaya dek yol üstünde gördüğümüz nefis manzaralar fona eşlik etmek üzere itinayla değerlendirildi.

Yetmedi.... Kömür Limanı'ndaki kayıklar da projeye dahil edildi.

Bu post salt etek fotosu ile sınırlı kalmasın, kıyafete kombin edilen küpe ve yüzük de paylaşılsın diye düşünülerek iki foto daha paylaşılmaya değer bulundu. Yakın çekimli yüzük fotosunun amaçlarından birinin de etek ucundaki dantelin detaylı görüntüsünü paylaşmak olduğu vurgulanmak istendi.



İlk hamlede etek dikmeyi becerdim ya, daha ne etekler dikerim ben... hatta bluzlar... elbiseler...
Diker miyim sahi?...
Dikerim dikerim. :)

14 Mayıs 2011 Cumartesi

!!!

Blog camiasında her önüne gelen blog okunmamalı... Bazılarında aptal aptal başlıklar ve aptal aptal içerikler... Alıcısı olmak için en az hitap ettikleri güruh kadar aptal olmak gerek... Kusura bakılmasın, bazı blogları izlemekten çıkıyorum, zira bu kadar aptallığı içim kaldırmıyor artık!

Üstüne üstlük bir de küstah, ukala tavırlar... İnsanlıktan yoksun, maganda haller... Müslüman geçinip kul hakkı yemeler... Bu yaştan sonra hiiiiç çekemem!
Boğulun sınırlarınızda...

Ki asla tahammülü az biri değilim... Hümanizmanın ideolojisini gayet iyi bilir, uygulamaya özen gösteririm. Ama bir yere kadar. İyi niyetle ve saygı ile yaklaştığın kişi de en az senin kadar iyi niyetli ve saygılı olmalı!

Şimdi buraya iç açıcı, hatta en sevdiğim şeylerden bi kaç foto koymak gerek, bu postun negatif enerjisi uçsun gitsin bi an önce...

Hemen kardeşcik gelsin...tabii yanında da ben... Ardından kendi marifetim kuş evlerim. Ve beraberlerinde her mevsim vazgeçilmezim olan rengarenk çiçekler...
Hayat, kara çalıları görmezden geldikçe daha güzel!






İçinde insanlık barındıran tüm insanlar kalın sağlıcakla!

13 Mayıs 2011 Cuma

in the garden

Ve havalar ısınır!... (nispeten.)
Şimdi bahçeyle oyalanma vakti...
Ruhun gıdası müzik ise, bir diğeri de bahçe... kesinlikle!







9 Mayıs 2011 Pazartesi

Mayısta Bahçemiz

Çoktandır bahçemizden haberler vermiyordum, aslında bir kaç haftadır bahçemize uğramıyorduk da... Kış kılıklı nisan ve beraberinde getirdiği yağmur-çamur hep erteletti bize. Ta ki düne dek... Dün gidip bi bakalım dedik.  Biz baharı beklerken bahçemize çoktan gelmiş! :)
Kapıdan adımımızı attığımız anda yeşilliği neredeyse belime dek yükselen rengarenk bir dünya karşıladı bizi. Bahçenin ortasından gidip geldiğimiz yol kaybolmuş ve tüm alan alabildiğine şenlenmiş.

Önce ağaçlardan söz edeyim. Geçen yaz şurada toplama anımı paylaştığım, şurada strudelinin tarifini verdiğim, şurada da reçelini paylaştığım ayvaların sahibi bu ağaç, alabildiğince çiçek yüklenmiş.



Erik ağacı çiçeklerini dökmüş, yaklaşık bir hafta sonra yenilebilir düzeye gelecek büyüklükte meyveye durmuş.

İncir ağacı yapraklanmış.

Ceviz ağacı da öyle...

Leylak ağacı ilk çiçeklerini vermeye başlamış bile...

Şeftali ağacında çağlalar....

Kiraz ağacı çiçek yapraklarının çoğunu dökmüş, meyveye durmak üzere...

Birazda yerlere bakalım hadi... Baharın müjdecisi rengarenk kır çiçekleri her yerde...



Çiçeklerin arkasında gördüğünüz yeşillik geçen sonbahar ektiğimiz marullar... Hala tazecik, yemyeşil...

Bu baklalar, toprakta daha önce var olan tohumların yeniden hayat bulması ile, kendiliklerinden çıkmışlar.

Gelinciklerin arkasındaki şu uzun, çiçekvari şeyler bilin bakalım ne? Yine sonbaharda ektiğimiz terelerin büyüyüp büyüyüp tohuma kaçmış halleri... :)

Yalnız o değil, tohuma kaçan... Rokalar da öyle...  Pazardan alıp yediğim rokaların böyle bi çiçeği olduğunu bugüne dek bilmiyordum hiç. :))

200 e yakın fotoğraftan bu kadarını paylaşmakla bitireyim bu postu...  Sayfa ağırlaşıp açılmayacak bu gidişle... Ama bahçenin etrafını saran sarmaşıklardan da bir kesit olsun burada... Biz tam çıkarken pıt pıt düşen damlalar eşliğinde...

Ne güzelsin doğa ana!

4 Mayıs 2011 Çarşamba

bugünlerde...

Sıcakların geleceği yok... Bulutlar üstümüzde konuşlanıp... durup durup boşalmayı pek sevdi. Dün geceden beri ise durma yetisini de kaybetmiş durumda, ha bire boşalıp duruyor. Ne diyelim... Varsın olsun! Sıcacık günlerin hayaliyle (şunun şurasında ne kaldı ki canım - böyle de avutayım kendimi-) sıcacık günlere özel ciciler dikeriz biz de... :) Laf aramızda öyle korkulacak kadar değilmiş dikme işi ... Vaktiyle şurada paylaştığım kumaşlarımı anımsadınız mı? Eteğimi çoktaaan diktim . Üşümediğim bi havada giyip fotolarını sizlerle paylaşacağım kesinlikle... Şimdi ise daha da sıcak günler için başka bir etek dikiyorum. Diğerinde olduğu gibi tüm sürfile ve teyel  işlerini elimde yaptım... Ben biliyordum zaten içimde gizli bir terzi çırağı olduğunu.... Tıkır tıkır yapıyorum vallahi!

Bu kez etekle de kalmayacağım. Kumaştan artakalanları eteğimle kombin olabilecek aksesuarlarda kullanmak üzere yeni projelerde değerlendireceğim. Bunun içinde yeni bir çanta dikmek de var. Diğerleri henüz oturmadı, bir kaç şey arasında gidip geliyorum. Kumaştan kalan parçalar da az olduğu için belki bişeylerin üzerine süs püs olarak değerlendiririm. Bitince, paylaşırım artık. :)

Geçen hafta çiçekçide lavanta buldum. Tamamı böyle... haddinden fazla uzamışlar... uzarken de diplerindeki yeşilliği kaybetmişler. Tabir-i caizse kelaynak kuşundan halliceler. Uygun bir saksı bulmam zor oldu. Keşan'daki Kipa'da bulduğum en büyük saksı dahi bedenindeki çıplaklığın kapanmasına yetmedi. Eşim yine yoğurt kabı önerdi ama. Bu kez büyük bir yoğurt kabı olmadığı için lavantam paçasını  kurtarmış oldu. Saksı komedimizi bilmiyorsanız lütfen  buraya bakınız... :)

Belki dibinden çıkan minik dallar zamanla alttaki boşluğu doldururlar. Ya da bir kaç dalı çelikleme yöntemiyle ayrı bir saksıya alıp daha genç görünümlü bir lavantaya sahip olabilirim. Deneyeceğim... Dilerim tutar.

Bu arada geldikten sonra lavantamın üzerinde bi tanecik de çiçeği oldu. Doğumuna tanıklık etmek çok hoş. :)

Sizlerle son yaptığım işleri paylaşmamıştım di mi? Bunlar yatak odam için kapladığım yeni kutularım...


Bunlar da cıvıl cıvıl bahardallarım... Dışarıyı sel götürürken içeride bu görüntüyle karşılaşmak hem rahatlatıcı, hem de keyifli...





Bugünlerde ben... böyleyken böyle işte! :)